Frangipani Flower
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

28 Aralık 2012 Cuma

Nazar!







=)







Devamını Oku

27 Aralık 2012 Perşembe

Oy oyy =)










Çok tatlı değil miii? benim de olsun bi tane bundann.. 




     =)





Devamını Oku

Gitmek mi kalmak mı?




      Gitmek mi zor yoksa kalmak mı derler ya hep, ne saçma! Her şeyden vazgeçmek, alıştığın kokuyu, yüzü bırakıp gitmek, hatıralarla baş etmek, ellerini ısıtacak bir çift elden vazgeçmek.. Bunlar çok mu kolay? 


      Tabi ki gitmek daha zordur, çünkü herkes gidemez.. Pişman olsa, her gün yaşadığı hayata lanet okusa ve hatta sevmese dahi gidemeyen bir yığın insan varken; gidenler için daha cesur olduklarını mı söyleriz yoksa kolayı seçtiklerini mi? Belki de ikisini.. 



O zaman Pakize Suda' nın bu güzel yazısı aşk acısı çekenler için gelsin..

Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa fırlayacaksınız...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan...
‘‘Önemli olan sağlık.''
‘‘Yaşamak güzel.''
‘‘Boşver, her şey unutulur.''
Siz hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...
‘‘Ölüme çare bulundu'' ya da ‘‘Yarın kıyamet kopacakmış'' deseler başınızı kaldırıp ‘‘Ne dedin?'' diye sormayacaksınız...
Yalnız kalmak isteyeceksiniz...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...
Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de ‘‘Hiç güneş doğmasa'' diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...
Yüreğiniz burkulacak...
Canınız yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna yaşamak denirse...
*
Razı mısınız bütün bunlara?
Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde áşık olabilirsiniz.
Ama ben hiç tavsiye etmiyorum. Şu günlerde bu durumda olan birini seyrediyorum zira... Dayanılır gibi değil.





Amma duygusala bağlamışım olayı.. =)





Devamını Oku

16 Aralık 2012 Pazar

Kediciklerden kalp :)









=)

Devamını Oku

12 Aralık 2012 Çarşamba

Izlenesi Filmler 2


3. Başarılı ve idealleri olan bir öğretmenin hikayesini anlatan Mona Lisa Gülüşü, Julia Roberts'ın oyunculuğu ile izlenesi filmler listesine girmeye hak kazandı..:)








2. Farklı konusu ve şaşırtıcı sonu ile Öbür Dünyadan korku filmi sevenler için ideal bir film..








1. Vee Zirve..:) Biraz da gerilim ve aksiyon olsun, hem aşk hem macera diyorsanız, The Town tam size göre..





İyi Seyirler..:)


Devamını Oku

8 Aralık 2012 Cumartesi

Öldürsen daha iyiydi..:)






Daha fazlası için buraya tık tık






Devamını Oku

27 Kasım 2012 Salı

Salya Sümük !

 

     İlk bölümde bol bol güldüren ikinci yarısından itibaren salya sümük ağlatan, yeşilçam tadında güzel bir film.. İnsanların duygularına hitap etmeyi bilmiş.. 

     Filmde dikkatimi çeken şey Fahriye Evcen'in çok saf bir kadını çok başarılı bir biçimde canlandırmasıydı.. Bazı sahnelerde kanadına basılmış kuş gibi ciyaklıyo ama gene de rolün hakkını vermiş.. 

     İzleyen arkadaşlardan aldığım tüyolarla yüksek beklentiler içine girince beklentilerimin boşuna çıkmasından korkuyordum biraz ama değdi doğrusu.. 

     Tabi ben zaten kendimi ağlamaya şartlandırdığım için filmin ilk beş dakikasında ağlamaya bir başladım, son sahneye kadar salya sümük ne var ne yok döktüm içimde.. İlk defa bir sinema salonunda hep beraber bu kadar çok ağlayan insan gördüm, bunlarının yarısının da erkeklerin oluşturması cabası..:) O değil de ben göz pınarlarımı kurutmaya yemin etmiş gibi salya sümük ağlarken Tuğba'nın hiç tınmaması biraz sulugöz hissettirdi bana kendimi!.. 

     İzlenilesi filmler listeme üst sıralardan girmeyi başardı şimdiden.. Lafı fazla uzatmıyorum ve romantik komedi sevenler izlesin diyorum, pişman olmayacaksınız..







Devamını Oku

21 Kasım 2012 Çarşamba

Yemekteyiz =)


Böcükgil familyası neden bu kadar pis kokutuyorlar evi? 


İşte cevap : 






Böcük ve Maviş kuru fasülye, pilav, yoğurt ve ekmek yerken...:)










=)













Devamını Oku

20 Kasım 2012 Salı

14 Kasım 2012 Çarşamba

Favori Parçalarım




1. Sıla - İmkansız

2. Keremcem - Son Bir kez 

3. Ziynet Sali - Herşey Güzel Olacak

4. Gökhan Türkmen & Bahadır Tatlıöz - Ruh Bedende Yokken





Ve bu ara favorim olan en çok dinlediğim parça;

5. Gripin - Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar

Susma, sözlerin senin kadar güzel
Tenin kadar keskin olsun, hazırım yaralanmaya
Ne fark eder, bir sen eksik bir ben fazla,
Alışmışız mutsuzluğa, mutsuzluğa inanmaya
Günahı boynuma, bir yalanı eksik bir yalanı fazla
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..


Bir yalanı eksik bir yalanı fazla,
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..


Korkma artık yokum öldüm sizin için
En başından kendim için hazırım yaşamaya
Ne fark eder bir sen eksik bir ben fazla
Bir fark var mı sensizlikle yalnızlığın arasında
Günahı boynuma bir yalanı eksik bir yalanı fazla
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..













Devamını Oku

12 Kasım 2012 Pazartesi

Durum Raporu



     Merak etme sayın okuyucu ölmedim, hala yaşıyorum.. Sadece kalbim inceden sızlıyor bazen, o kadar.. Biraz kafamı toplamaya ihtiyacım vardı.. 

     Bu sürede ilginç bir takım gelişmeler oldu; hatta bu gelişmeler gelişecek mi gelişmeyecek mi ondan bile tam emin değilim! 

     Bu gelişmelerin benim için faydalı ve güzel olacağını düşünerek bir yandan olmasını istemekle bir yandan da zorlu, yoğun ve bir o kadar maceralı bir dönemi başlatacağını düşünüp korkarak istememek arasındayım.. Biliyorum kafan karıştı, bir de bana sor sen onu..:) 


Şimdilik bu kadar, eskisi kadar sık olmasa da ara ara yine birlikte olacağımızı söylüyorum ve yanaklarınızdan mıncırmayı da ihmal etmiyorum! :)






Devamını Oku

25 Ekim 2012 Perşembe

Mutlu Bayramlaar :)







Sevdiklerimizle güzel bir bayram geçirmemiz dileğiyle.. 












Devamını Oku

Winter is Coming :)





Penguen'den harika bir Game of Thrones esprisi :)











Devamını Oku

Game Of Thrones


George R. R. Martin'in Buz ve Ateşin Şarkısı adlı kitap serisinin ilk kitabı olan Taht Oyunları adlı bir romandan uyarlanmış ve olabildiğince aslına sadık kalınmış bir dizidir.


Fantastik bir kurgusu var diyebiliriz sanırım.. Yazları yıllarca, kışları ise on yıllarca süren fantastik bir dünya, irili ufaklı birçok krallığın bulunduğu ve hepsinin de demir tahtta hak iddia ettiği destansı bir dönem ve ak yürüyenlerden ejderhalara kadar birçok doğaüstü varlıklar.. Anlayacağınız dolu dolu bir film..:)


Yüzüklerin Efendisi serisini beğendiyseniz eminim buna fazlasıyla bayılacaksınız. Heyecan ve merak duygularını her bölümde üst düzey tutmayı başarabilen bir dizi.. Tabi 2 ay diziyi izleyip daha sonra yeni sezon için 9 ay beklemeyi göze alabilirseniz! Evet doğru 9 ay! İlk duyduğumda şaşkına dönmüştüm bir dizi 9 ay tatile mi girermiş diye isyanlardaydım; zira dizinin bağımlısı olmuştum :)




Bunlar da karakterlerimiz;







Konusuna ve içeriğine dair fazla bilgi vermiyorum, kendiniz keşfedin..  Mart 2013'te 3. sezon başlıyor. Tabi Türkiye'de tv kanallarından verilmediği için internet üzerinden 1.sezondan başlayarak izlemenizi tavsiye ederim. Zaten her sezonda 10 bölüm olduğunu düşünürsek fazla bir zamanınızı almayacaktır..:) 





Uzun lafın kısası mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız..:)











Görsel alıntı buradan

Devamını Oku

21 Ekim 2012 Pazar

Çekilis vaaar, kosun..


Discotopu'nun harika bir çekilişi var ben katıldım siz de aşağıdaki linkten katılabilirsiniz..











Son katılım: 31 Aralık










Devamını Oku

17 Ekim 2012 Çarşamba

Milletvekili seçilme yası 18 olursa!



Milletvekili seçilme yaşının 18'e düşmesiyle yaşanacaklardan bir kesit;


'Angel Melis' meclisten çektiği son fotoğrafı ile demokrasiye olan inancını vurguladı..


'Hasan xD' gene sabah erken saatte kalkamayarak geç kalma rekorunu 147'ye çıkardı..


18 yaşında bir grup bayan milletvekilinin meclis kürsüsünden dudağını büzerek gazetecilere verdiği poz tartışma konusu oldu..


Meclisteki gençliğin büyük çoğunluğunu emoların ve apaçilerin oluşturması sonucu ortaya çıkan "ben mevlana değilim adam ol öyle gel, sevenler ölürmüş" vb.  atarlı face diyaloglarındaki artış kaygı verici düzeye ulaştı..


Bir grup milletvekili okullardaki ders sayısını ve süresini fazla bularak okuldaki eğitim sürelerinde ders saatinin 10 dakika, ders sayısının ise 3 olması için meclis görüşmesi talep etti..


'Crazy Girl Merve', yine ayrıldığı eski sevgilisine meclis kürsüsünden gönderdiği "kartalın bıraktığını kargalar kapışırmış, seni kalbime yazdığım gibi silmesini de bilirim"  şeklindeki mesajlarıyla Türkiye gündeminde olay yarattı..


'Tatlı Chocuk Mehmet' okulundan izin alamadığı için yine bir meclis gündemi toplantısına katılamadı..


Genç milletvekilleri Facebook ve Twitter'daki sorunların ve güncel konuların konuşulması, çözülmesi ve komik face durum iletileri bulunması amacıyla toplantı talep etti..





İleride bu tarz gazete haberlerini görme ihtimalimiz yüksek olduğu için ben şimdiden alıştırayım dedim..:) 


Meclisin emo veya apaçilerin eline kalmaması dileğiyle..









Devamını Oku

Ekmegin somunu, Erkegin odunu!






Kendini erkek addeden bu tiplerden olabildiğince uzak olmamız dileğiyle diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..:)









Görsel alıntı buradan
Devamını Oku

3'e bölünebilir miyim lütfen..


Klonlanma işine artık ciddi ciddi el atılması taraftarıyım, yapsınlar şunu da artık, hem ne işe yarıyo şu İsviçreli bilim adamları zaten! Ancak onu bunu araştırsınlar, oturdukları yerden popolarını büyüterek araştırma yapılmaz öyle! Halledin artık şu klonlanmayı ya da beni 3'e bölün..


Hangi bir yere yetişeyim bea..






(çemkirmelerimden de anlaşılacağı üzere isyeeeaann modundayım)









Görsel alıntı buradan
Devamını Oku

11 Ekim 2012 Perşembe

Is mülakatı




Bu nasıl iş mülakatı..:)








Devamını Oku

9 Ekim 2012 Salı

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar hakkaten!

Kendini dağcı sanıp oraya buraya tırmanıp 5km yol yapan, ertesi güne de vücudunun "dağcı mısın lan sen" kıvamındaki ağrılarıyla cevabını alan gerbera'dan hepinize selamlar efem..:)



Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.. Niye böyle dediklerini şimdi anladım, ulaşması zor lan! Nasıl çıkacaksın o kadar tepedeki eve? Bir yürüyüş yapalım dedik, soluk soluğa çıkarken bir bakmışız yoldan sapmışız bea! bildiğin dağa falan çıkmış oradaki köylere falan gelmişiz..







Yürüyüş olur, hadi yanı başımızda tepe var bir çıkalım temiz hava alalım gibi saf hayallerle gidip çıktığımız tepeden, tepenin gözleri filmi kıvamında korkularla indik!

En yüksek yere ulaşmak için azimle çıkıyoruz çıkıyoruz bir türlü ulaşamıyoruz.. Neden bu kadar uzun sürdü derken karşımıza çıkan dağ yolu ve karşıdaki köyler sayesinde yanlış yola saptığımızı farketmemizle geri dönmemiz bir oldu tabi. Akşam karanlığı ve sedoşumun bana anlattığı korku hikayeleri eşliğinde 3,5 atarak koşar adımlarla indik..







Karanlığın bastırmasıyla oluşan tenhalığın vermiş olduğu korku ve vücut ağrılarının yanında bu güzellikler de yanımıza kaldı..:) 


O değil de heryerim ağrıyo bea!








Devamını Oku

8 Ekim 2012 Pazartesi

Telefon faturası neden uçar?





Tabiki manita yüzünden..:)










Devamını Oku

5 Ekim 2012 Cuma

Abiye elbise alırken dikkat edilesi 10 önemli nokta!


Üç günlük kaçamak tatil yapayım derken bir hesapladım benim son zamanlardaki kaçamaklarım neredeyse bir ay olmuş.. yaz tatili gibi resmen.. Bana her gün tatil sayın okuyucu hemen ben niye yapamıyorum, benim biye püskevitim yok deme..:) 

Biraz İzmir'e kaçayım dedim huzur bulayım, kafa dinleyim diye, peki dinleyebildim mi? Pek sayılmaz.. Günde 3-4 saat yürümeye ve mağaza mağaza dolaşmaya kafa dinlemek demezsek hiç sayılmaz..






Düğünümüz var a dostlar! :) Bayramda düğünümüz var e bundan mütevellit elbise, ayakkabı, takı toka, ıvır zıvır.. vs ne buldumsa aldım, alınacaklar listemi tamamladım.. Yalnız kolye konusunda hala kararsızım.. 

Efem gerbera'dan size abiye elbise alırken ben ettim siz etmeyin mahiyetinde altın öğütler;

1. Son güne bırakmayın!! Ben aniden kararlaştırılan daha doğrusu öne çekilen düğün tarihi yüzünden dolayısıyla zaman da kalmadığından mecburen son günlere kaldım ama gerçekten zorlandım.. Bir de üç gün gibi kısıtlı bir zaman ayırınca hepten panik oldum.

2. Piyasa araştırması yapın. Piyasadaki elbise modellerini araştırın, hangi modeller moda hangi elbise renkleri öne çıkıyor ve fiyat araştırması da yaparak hem zevkinize hem de bütçenize uygun bir elbise modeli bulmanız mümkün.

3. Bu aşamalardan sonra kafanızda bir elbise oluşturun; en azından modelini rengini, kısa veya uzun mu olacağını belirleyin. Ne aradığınız bilirseniz bulmanız da bir hayli kolaylaşacaktır.

4. Olanı almayın. Dolabında zaten bir sürü siyah renkte elbise varsa bir tane daha siyah almak hiçbir farklılık kazandırmayacaktır size ya da aynı model elbise varsa bir tane daha aynı modelden almak size monotonluktan başka bir şey kazandırmaz. Hatta eski elbisenizi giydiğinizi düşünenlerin çıkması sizi kızdırabilir.

5. Çok fonksiyonlu hemen hemen her duruma ve mekana uyum sağlayabilen elbiseleri tercih edin. Eğer bir elbiseyi sadece tek bir günde giyeceğim, sonrasında dolap bekleteceğim demiyorsanız; hem özel günlerde hem davetlerde hem de yakın eş dost düğünlerinde giyebileceğiniz, her duruma gidecek bir elbise almaya çalışın.

6. Eğer aceleniz yoksa sezon sonu indirimlerini yakalamaya çalışın..

7. Zevkine güvendiğiniz bir arkadaşınızı gün boyunca esir alın. Bazen bir anlık dalgınlık, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içine düşüp aslında hiç güzel olmayan bir elbise alıyorken bulabilirsiniz kendinizi..:) İşte bu elim durumu engellemek için farklı bir bakış açısına ihtiyacınız olacaktır..:)

8. Satış danışmanına, mağazada çalışan elemanlara kesinlikle inanmayın!! O insan orada çalışıyor, belki de prim alıyor, tabi ki size 'harika oldu, muhteşem duruyor' diyecek. Hiç bir şey değilse tanımadığınız bir satış elemanıyla sizin zevkiniz büyük ihtimalle uyuşmayacaktır. Bu yüzden satış elemanının pohpohlamasıyla değil siz gerçekten beğendiğiniz için alın o elbiseyi..

9. Renge dikkat! O elbiseyle birlikte ona uygun bir çanta ve bir de ayakkabı alınacak. O yüzden piyasada bulunması zor veya kombine edilmesi zor ve çok farklı renkleri tercih etmeyin..

10. Makbuz veya fişi kesinlikle atmayın ve saklayın. Belki o anda bin tane mağaza dolaşmış olmanın verdiği bıkkınlık ve dalgınlıkla elbisenin kusurlarını göremeyebilirsiniz. Eve geldiğinizde fark ettiğiniz bu kusurları ücretsiz düzelttirmek veya elbiseyi değiştirmek için o makbuza ihtiyacınız olacak.

Elbiseyi alırken muhakkak denemeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.. Siz de benim gibi sezon sonu bir düğüne veya özel bir güne davetliyseniz eminim bu öğütler çok işinize yarayacak..



Hadi bakalım bu altın gibi tavsiyeleri de kaptınız benden :) diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..









Görsel alıntı buradan
Devamını Oku

2 Ekim 2012 Salı

Fala inan, falsız kal!


Herkes fala inanır, ben onu bunu anlamam..  Saçma bu işler hiç inanmam deyip en fala inanmayan erkekler bile, fala bakan biri olduğunda can kulağıyla dinliyorsa "ben fala inanmam" diyene asıl ben inanmam! 

Yazın bir falcının çok methini duyduk.. Sedoşumla tabi biz de hemen bir merak bir heves, hayat hikayemizi geleceğimizi elimize yazacak ya! Yok bir arkadaşa bakmış sen merdivenden düşeceksin dikkat et demiş, kız bir hafta sonra merdivenden düşüp ayağını sakatlamış, birine başka bişey demiş bir kaç güne doğru çıkmış bilmemne.. Tabi "evet benimki de çıktı " diye bu kadar doğrulayan da olunca hepten heyecan yaptık..

Bundan tezi yok hemen akşamına falcının bulunduğu mekanın yolunu tuttuk. Sorduk ettik, araştırdık falan adam yok, arattık gelir mi diye, yok! Bir de oruçluymuş, halsizmiş gelemezmiş.. Şimdi niye öyle kinayeli konuşuyorsun falcılar oruç tutamaz mı diyeceksiniz. Tutar tutmasına ama gündüz fal bakıp akşamına da iftarını yapmak biraz garip değil mi yani?


Neyse aradan bir ay geçti, bizim gene fal aşkımız depreşti.. E artık ramazan geçti bir fal baktıralım heyecanıyla koştuk gittik tabi hemen, ne duyalım bir de  yeminliymiş.. Daha sonra biz biraz ısrar edince bu sefer işin aslında falcı beyefendinin yahudi, eşcinsel olduğu ve erkek arkadaşının izin vermediği söylendi.. Tabi herkesin kendi inancı ve kendi tercihi ama bunların bahane olarak kullanılması.. Neyse dedik ve bir numara bırakarak eğer sevgilisinden ayrılırsa ya da yeminini bozarsa ve tabii oruçlu olmazsa haber verilmesini istedik..

2 gün sonra geri dönüt aldık neymiş beyefendi müsaitmiş bizi bekliyormuş ve 150-200 tl karşılığında bize faldan iki lakırdıdan yalanlar etmeye ikna olmuş! O değil de madem iş paraya bakar, desene bas parayı bakayım falı diye!.. Yok erkek arkadaşım izin vermiyor, yok inancıma göre yasak, ay ben yeminliyim, bugün oruçluyum iftarımı yapmaya gidiyorum bilmemne.. 


Tabi ben rahat durur muyum bu kadar lakırdıdan sonra açtım ağzımı.. Baştan paragöz olduğunu söyleseydiden girdim, bizi kaç zamandır oyaladıya, yalancıdan hadsiz terbiyesize kadar saydırdım.. Ve  yüzüne kapatarak aynı zamanda da bu meseleyi de kapatmış oldum..


Sonuç olarak bundan ne ders çıkarıyoruz derseniz, falcılara ve bahanelere inanmamak gerektiğini mi? hayııııııırrr! Sadece çok bahane bularak sizi oyalayan paragöz falcılardan uzak durmamız gerektiğini çıkarıyoruz tabiki..:) Yok yok ben akıllanmam..:) Ne olmuş yani, falı seviyorumm.. :)




Siz siz olun güvendiğiniz falcılara gidin diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..:) 









Devamını Oku

Pages

28 Aralık 2012 Cuma







=)







27 Aralık 2012 Perşembe










Çok tatlı değil miii? benim de olsun bi tane bundann.. 




     =)








      Gitmek mi zor yoksa kalmak mı derler ya hep, ne saçma! Her şeyden vazgeçmek, alıştığın kokuyu, yüzü bırakıp gitmek, hatıralarla baş etmek, ellerini ısıtacak bir çift elden vazgeçmek.. Bunlar çok mu kolay? 


      Tabi ki gitmek daha zordur, çünkü herkes gidemez.. Pişman olsa, her gün yaşadığı hayata lanet okusa ve hatta sevmese dahi gidemeyen bir yığın insan varken; gidenler için daha cesur olduklarını mı söyleriz yoksa kolayı seçtiklerini mi? Belki de ikisini.. 



O zaman Pakize Suda' nın bu güzel yazısı aşk acısı çekenler için gelsin..

Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa fırlayacaksınız...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan...
‘‘Önemli olan sağlık.''
‘‘Yaşamak güzel.''
‘‘Boşver, her şey unutulur.''
Siz hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...
‘‘Ölüme çare bulundu'' ya da ‘‘Yarın kıyamet kopacakmış'' deseler başınızı kaldırıp ‘‘Ne dedin?'' diye sormayacaksınız...
Yalnız kalmak isteyeceksiniz...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...
Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de ‘‘Hiç güneş doğmasa'' diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...
Yüreğiniz burkulacak...
Canınız yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna yaşamak denirse...
*
Razı mısınız bütün bunlara?
Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde áşık olabilirsiniz.
Ama ben hiç tavsiye etmiyorum. Şu günlerde bu durumda olan birini seyrediyorum zira... Dayanılır gibi değil.





Amma duygusala bağlamışım olayı.. =)





16 Aralık 2012 Pazar









=)

12 Aralık 2012 Çarşamba


3. Başarılı ve idealleri olan bir öğretmenin hikayesini anlatan Mona Lisa Gülüşü, Julia Roberts'ın oyunculuğu ile izlenesi filmler listesine girmeye hak kazandı..:)








2. Farklı konusu ve şaşırtıcı sonu ile Öbür Dünyadan korku filmi sevenler için ideal bir film..








1. Vee Zirve..:) Biraz da gerilim ve aksiyon olsun, hem aşk hem macera diyorsanız, The Town tam size göre..





İyi Seyirler..:)


8 Aralık 2012 Cumartesi






Daha fazlası için buraya tık tık






27 Kasım 2012 Salı

 

     İlk bölümde bol bol güldüren ikinci yarısından itibaren salya sümük ağlatan, yeşilçam tadında güzel bir film.. İnsanların duygularına hitap etmeyi bilmiş.. 

     Filmde dikkatimi çeken şey Fahriye Evcen'in çok saf bir kadını çok başarılı bir biçimde canlandırmasıydı.. Bazı sahnelerde kanadına basılmış kuş gibi ciyaklıyo ama gene de rolün hakkını vermiş.. 

     İzleyen arkadaşlardan aldığım tüyolarla yüksek beklentiler içine girince beklentilerimin boşuna çıkmasından korkuyordum biraz ama değdi doğrusu.. 

     Tabi ben zaten kendimi ağlamaya şartlandırdığım için filmin ilk beş dakikasında ağlamaya bir başladım, son sahneye kadar salya sümük ne var ne yok döktüm içimde.. İlk defa bir sinema salonunda hep beraber bu kadar çok ağlayan insan gördüm, bunlarının yarısının da erkeklerin oluşturması cabası..:) O değil de ben göz pınarlarımı kurutmaya yemin etmiş gibi salya sümük ağlarken Tuğba'nın hiç tınmaması biraz sulugöz hissettirdi bana kendimi!.. 

     İzlenilesi filmler listeme üst sıralardan girmeyi başardı şimdiden.. Lafı fazla uzatmıyorum ve romantik komedi sevenler izlesin diyorum, pişman olmayacaksınız..







21 Kasım 2012 Çarşamba


Böcükgil familyası neden bu kadar pis kokutuyorlar evi? 


İşte cevap : 






Böcük ve Maviş kuru fasülye, pilav, yoğurt ve ekmek yerken...:)










=)













20 Kasım 2012 Salı


14 Kasım 2012 Çarşamba




1. Sıla - İmkansız

2. Keremcem - Son Bir kez 

3. Ziynet Sali - Herşey Güzel Olacak

4. Gökhan Türkmen & Bahadır Tatlıöz - Ruh Bedende Yokken





Ve bu ara favorim olan en çok dinlediğim parça;

5. Gripin - Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar

Susma, sözlerin senin kadar güzel
Tenin kadar keskin olsun, hazırım yaralanmaya
Ne fark eder, bir sen eksik bir ben fazla,
Alışmışız mutsuzluğa, mutsuzluğa inanmaya
Günahı boynuma, bir yalanı eksik bir yalanı fazla
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..


Bir yalanı eksik bir yalanı fazla,
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..


Korkma artık yokum öldüm sizin için
En başından kendim için hazırım yaşamaya
Ne fark eder bir sen eksik bir ben fazla
Bir fark var mı sensizlikle yalnızlığın arasında
Günahı boynuma bir yalanı eksik bir yalanı fazla
Nasıl olsa döner dünya ister inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar..













12 Kasım 2012 Pazartesi



     Merak etme sayın okuyucu ölmedim, hala yaşıyorum.. Sadece kalbim inceden sızlıyor bazen, o kadar.. Biraz kafamı toplamaya ihtiyacım vardı.. 

     Bu sürede ilginç bir takım gelişmeler oldu; hatta bu gelişmeler gelişecek mi gelişmeyecek mi ondan bile tam emin değilim! 

     Bu gelişmelerin benim için faydalı ve güzel olacağını düşünerek bir yandan olmasını istemekle bir yandan da zorlu, yoğun ve bir o kadar maceralı bir dönemi başlatacağını düşünüp korkarak istememek arasındayım.. Biliyorum kafan karıştı, bir de bana sor sen onu..:) 


Şimdilik bu kadar, eskisi kadar sık olmasa da ara ara yine birlikte olacağımızı söylüyorum ve yanaklarınızdan mıncırmayı da ihmal etmiyorum! :)






25 Ekim 2012 Perşembe







Sevdiklerimizle güzel bir bayram geçirmemiz dileğiyle.. 
















Penguen'den harika bir Game of Thrones esprisi :)












George R. R. Martin'in Buz ve Ateşin Şarkısı adlı kitap serisinin ilk kitabı olan Taht Oyunları adlı bir romandan uyarlanmış ve olabildiğince aslına sadık kalınmış bir dizidir.


Fantastik bir kurgusu var diyebiliriz sanırım.. Yazları yıllarca, kışları ise on yıllarca süren fantastik bir dünya, irili ufaklı birçok krallığın bulunduğu ve hepsinin de demir tahtta hak iddia ettiği destansı bir dönem ve ak yürüyenlerden ejderhalara kadar birçok doğaüstü varlıklar.. Anlayacağınız dolu dolu bir film..:)


Yüzüklerin Efendisi serisini beğendiyseniz eminim buna fazlasıyla bayılacaksınız. Heyecan ve merak duygularını her bölümde üst düzey tutmayı başarabilen bir dizi.. Tabi 2 ay diziyi izleyip daha sonra yeni sezon için 9 ay beklemeyi göze alabilirseniz! Evet doğru 9 ay! İlk duyduğumda şaşkına dönmüştüm bir dizi 9 ay tatile mi girermiş diye isyanlardaydım; zira dizinin bağımlısı olmuştum :)




Bunlar da karakterlerimiz;







Konusuna ve içeriğine dair fazla bilgi vermiyorum, kendiniz keşfedin..  Mart 2013'te 3. sezon başlıyor. Tabi Türkiye'de tv kanallarından verilmediği için internet üzerinden 1.sezondan başlayarak izlemenizi tavsiye ederim. Zaten her sezonda 10 bölüm olduğunu düşünürsek fazla bir zamanınızı almayacaktır..:) 





Uzun lafın kısası mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız..:)











Görsel alıntı buradan

21 Ekim 2012 Pazar


Discotopu'nun harika bir çekilişi var ben katıldım siz de aşağıdaki linkten katılabilirsiniz..











Son katılım: 31 Aralık










17 Ekim 2012 Çarşamba



Milletvekili seçilme yaşının 18'e düşmesiyle yaşanacaklardan bir kesit;


'Angel Melis' meclisten çektiği son fotoğrafı ile demokrasiye olan inancını vurguladı..


'Hasan xD' gene sabah erken saatte kalkamayarak geç kalma rekorunu 147'ye çıkardı..


18 yaşında bir grup bayan milletvekilinin meclis kürsüsünden dudağını büzerek gazetecilere verdiği poz tartışma konusu oldu..


Meclisteki gençliğin büyük çoğunluğunu emoların ve apaçilerin oluşturması sonucu ortaya çıkan "ben mevlana değilim adam ol öyle gel, sevenler ölürmüş" vb.  atarlı face diyaloglarındaki artış kaygı verici düzeye ulaştı..


Bir grup milletvekili okullardaki ders sayısını ve süresini fazla bularak okuldaki eğitim sürelerinde ders saatinin 10 dakika, ders sayısının ise 3 olması için meclis görüşmesi talep etti..


'Crazy Girl Merve', yine ayrıldığı eski sevgilisine meclis kürsüsünden gönderdiği "kartalın bıraktığını kargalar kapışırmış, seni kalbime yazdığım gibi silmesini de bilirim"  şeklindeki mesajlarıyla Türkiye gündeminde olay yarattı..


'Tatlı Chocuk Mehmet' okulundan izin alamadığı için yine bir meclis gündemi toplantısına katılamadı..


Genç milletvekilleri Facebook ve Twitter'daki sorunların ve güncel konuların konuşulması, çözülmesi ve komik face durum iletileri bulunması amacıyla toplantı talep etti..





İleride bu tarz gazete haberlerini görme ihtimalimiz yüksek olduğu için ben şimdiden alıştırayım dedim..:) 


Meclisin emo veya apaçilerin eline kalmaması dileğiyle..














Kendini erkek addeden bu tiplerden olabildiğince uzak olmamız dileğiyle diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..:)









Görsel alıntı buradan


Klonlanma işine artık ciddi ciddi el atılması taraftarıyım, yapsınlar şunu da artık, hem ne işe yarıyo şu İsviçreli bilim adamları zaten! Ancak onu bunu araştırsınlar, oturdukları yerden popolarını büyüterek araştırma yapılmaz öyle! Halledin artık şu klonlanmayı ya da beni 3'e bölün..


Hangi bir yere yetişeyim bea..






(çemkirmelerimden de anlaşılacağı üzere isyeeeaann modundayım)









Görsel alıntı buradan

11 Ekim 2012 Perşembe




Bu nasıl iş mülakatı..:)








9 Ekim 2012 Salı

Kendini dağcı sanıp oraya buraya tırmanıp 5km yol yapan, ertesi güne de vücudunun "dağcı mısın lan sen" kıvamındaki ağrılarıyla cevabını alan gerbera'dan hepinize selamlar efem..:)



Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.. Niye böyle dediklerini şimdi anladım, ulaşması zor lan! Nasıl çıkacaksın o kadar tepedeki eve? Bir yürüyüş yapalım dedik, soluk soluğa çıkarken bir bakmışız yoldan sapmışız bea! bildiğin dağa falan çıkmış oradaki köylere falan gelmişiz..







Yürüyüş olur, hadi yanı başımızda tepe var bir çıkalım temiz hava alalım gibi saf hayallerle gidip çıktığımız tepeden, tepenin gözleri filmi kıvamında korkularla indik!

En yüksek yere ulaşmak için azimle çıkıyoruz çıkıyoruz bir türlü ulaşamıyoruz.. Neden bu kadar uzun sürdü derken karşımıza çıkan dağ yolu ve karşıdaki köyler sayesinde yanlış yola saptığımızı farketmemizle geri dönmemiz bir oldu tabi. Akşam karanlığı ve sedoşumun bana anlattığı korku hikayeleri eşliğinde 3,5 atarak koşar adımlarla indik..







Karanlığın bastırmasıyla oluşan tenhalığın vermiş olduğu korku ve vücut ağrılarının yanında bu güzellikler de yanımıza kaldı..:) 


O değil de heryerim ağrıyo bea!








8 Ekim 2012 Pazartesi





Tabiki manita yüzünden..:)










5 Ekim 2012 Cuma


Üç günlük kaçamak tatil yapayım derken bir hesapladım benim son zamanlardaki kaçamaklarım neredeyse bir ay olmuş.. yaz tatili gibi resmen.. Bana her gün tatil sayın okuyucu hemen ben niye yapamıyorum, benim biye püskevitim yok deme..:) 

Biraz İzmir'e kaçayım dedim huzur bulayım, kafa dinleyim diye, peki dinleyebildim mi? Pek sayılmaz.. Günde 3-4 saat yürümeye ve mağaza mağaza dolaşmaya kafa dinlemek demezsek hiç sayılmaz..






Düğünümüz var a dostlar! :) Bayramda düğünümüz var e bundan mütevellit elbise, ayakkabı, takı toka, ıvır zıvır.. vs ne buldumsa aldım, alınacaklar listemi tamamladım.. Yalnız kolye konusunda hala kararsızım.. 

Efem gerbera'dan size abiye elbise alırken ben ettim siz etmeyin mahiyetinde altın öğütler;

1. Son güne bırakmayın!! Ben aniden kararlaştırılan daha doğrusu öne çekilen düğün tarihi yüzünden dolayısıyla zaman da kalmadığından mecburen son günlere kaldım ama gerçekten zorlandım.. Bir de üç gün gibi kısıtlı bir zaman ayırınca hepten panik oldum.

2. Piyasa araştırması yapın. Piyasadaki elbise modellerini araştırın, hangi modeller moda hangi elbise renkleri öne çıkıyor ve fiyat araştırması da yaparak hem zevkinize hem de bütçenize uygun bir elbise modeli bulmanız mümkün.

3. Bu aşamalardan sonra kafanızda bir elbise oluşturun; en azından modelini rengini, kısa veya uzun mu olacağını belirleyin. Ne aradığınız bilirseniz bulmanız da bir hayli kolaylaşacaktır.

4. Olanı almayın. Dolabında zaten bir sürü siyah renkte elbise varsa bir tane daha siyah almak hiçbir farklılık kazandırmayacaktır size ya da aynı model elbise varsa bir tane daha aynı modelden almak size monotonluktan başka bir şey kazandırmaz. Hatta eski elbisenizi giydiğinizi düşünenlerin çıkması sizi kızdırabilir.

5. Çok fonksiyonlu hemen hemen her duruma ve mekana uyum sağlayabilen elbiseleri tercih edin. Eğer bir elbiseyi sadece tek bir günde giyeceğim, sonrasında dolap bekleteceğim demiyorsanız; hem özel günlerde hem davetlerde hem de yakın eş dost düğünlerinde giyebileceğiniz, her duruma gidecek bir elbise almaya çalışın.

6. Eğer aceleniz yoksa sezon sonu indirimlerini yakalamaya çalışın..

7. Zevkine güvendiğiniz bir arkadaşınızı gün boyunca esir alın. Bazen bir anlık dalgınlık, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içine düşüp aslında hiç güzel olmayan bir elbise alıyorken bulabilirsiniz kendinizi..:) İşte bu elim durumu engellemek için farklı bir bakış açısına ihtiyacınız olacaktır..:)

8. Satış danışmanına, mağazada çalışan elemanlara kesinlikle inanmayın!! O insan orada çalışıyor, belki de prim alıyor, tabi ki size 'harika oldu, muhteşem duruyor' diyecek. Hiç bir şey değilse tanımadığınız bir satış elemanıyla sizin zevkiniz büyük ihtimalle uyuşmayacaktır. Bu yüzden satış elemanının pohpohlamasıyla değil siz gerçekten beğendiğiniz için alın o elbiseyi..

9. Renge dikkat! O elbiseyle birlikte ona uygun bir çanta ve bir de ayakkabı alınacak. O yüzden piyasada bulunması zor veya kombine edilmesi zor ve çok farklı renkleri tercih etmeyin..

10. Makbuz veya fişi kesinlikle atmayın ve saklayın. Belki o anda bin tane mağaza dolaşmış olmanın verdiği bıkkınlık ve dalgınlıkla elbisenin kusurlarını göremeyebilirsiniz. Eve geldiğinizde fark ettiğiniz bu kusurları ücretsiz düzelttirmek veya elbiseyi değiştirmek için o makbuza ihtiyacınız olacak.

Elbiseyi alırken muhakkak denemeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.. Siz de benim gibi sezon sonu bir düğüne veya özel bir güne davetliyseniz eminim bu öğütler çok işinize yarayacak..



Hadi bakalım bu altın gibi tavsiyeleri de kaptınız benden :) diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..









Görsel alıntı buradan

2 Ekim 2012 Salı


Herkes fala inanır, ben onu bunu anlamam..  Saçma bu işler hiç inanmam deyip en fala inanmayan erkekler bile, fala bakan biri olduğunda can kulağıyla dinliyorsa "ben fala inanmam" diyene asıl ben inanmam! 

Yazın bir falcının çok methini duyduk.. Sedoşumla tabi biz de hemen bir merak bir heves, hayat hikayemizi geleceğimizi elimize yazacak ya! Yok bir arkadaşa bakmış sen merdivenden düşeceksin dikkat et demiş, kız bir hafta sonra merdivenden düşüp ayağını sakatlamış, birine başka bişey demiş bir kaç güne doğru çıkmış bilmemne.. Tabi "evet benimki de çıktı " diye bu kadar doğrulayan da olunca hepten heyecan yaptık..

Bundan tezi yok hemen akşamına falcının bulunduğu mekanın yolunu tuttuk. Sorduk ettik, araştırdık falan adam yok, arattık gelir mi diye, yok! Bir de oruçluymuş, halsizmiş gelemezmiş.. Şimdi niye öyle kinayeli konuşuyorsun falcılar oruç tutamaz mı diyeceksiniz. Tutar tutmasına ama gündüz fal bakıp akşamına da iftarını yapmak biraz garip değil mi yani?


Neyse aradan bir ay geçti, bizim gene fal aşkımız depreşti.. E artık ramazan geçti bir fal baktıralım heyecanıyla koştuk gittik tabi hemen, ne duyalım bir de  yeminliymiş.. Daha sonra biz biraz ısrar edince bu sefer işin aslında falcı beyefendinin yahudi, eşcinsel olduğu ve erkek arkadaşının izin vermediği söylendi.. Tabi herkesin kendi inancı ve kendi tercihi ama bunların bahane olarak kullanılması.. Neyse dedik ve bir numara bırakarak eğer sevgilisinden ayrılırsa ya da yeminini bozarsa ve tabii oruçlu olmazsa haber verilmesini istedik..

2 gün sonra geri dönüt aldık neymiş beyefendi müsaitmiş bizi bekliyormuş ve 150-200 tl karşılığında bize faldan iki lakırdıdan yalanlar etmeye ikna olmuş! O değil de madem iş paraya bakar, desene bas parayı bakayım falı diye!.. Yok erkek arkadaşım izin vermiyor, yok inancıma göre yasak, ay ben yeminliyim, bugün oruçluyum iftarımı yapmaya gidiyorum bilmemne.. 


Tabi ben rahat durur muyum bu kadar lakırdıdan sonra açtım ağzımı.. Baştan paragöz olduğunu söyleseydiden girdim, bizi kaç zamandır oyaladıya, yalancıdan hadsiz terbiyesize kadar saydırdım.. Ve  yüzüne kapatarak aynı zamanda da bu meseleyi de kapatmış oldum..


Sonuç olarak bundan ne ders çıkarıyoruz derseniz, falcılara ve bahanelere inanmamak gerektiğini mi? hayııııııırrr! Sadece çok bahane bularak sizi oyalayan paragöz falcılardan uzak durmamız gerektiğini çıkarıyoruz tabiki..:) Yok yok ben akıllanmam..:) Ne olmuş yani, falı seviyorumm.. :)




Siz siz olun güvendiğiniz falcılara gidin diyorum ve yanaklarınızdan mıncırıyorum..:) 









Bi bana baksana!!

Bu sitede yer alan tüm yazı ve içerik gerberaa.blogspot.com adresine aittir. İzin alınmadan veya şu siteden alınmıştır şeklinde isim belirtmeden alıntı yapılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Haklara Tecavüzün Önlenmesi başlıklı 81.maddesine göre suçtur. Sonra ‘vay efendim bilmiyordum, düşünemedim’ deme! Bağlantı koy şurdan alıntıdır diye ciğerimi ye, beni de psikopata bağlatma ama dmi? J

© 2011 gerberaa, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena