Frangipani Flower
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

28 Nisan 2013 Pazar

Amin =)








Amiinn..


Hem de en büyüğünden Amiiiinnnn.. :)





Devamını Oku

14 Nisan 2013 Pazar

Ve 100 :)






Vee 100. post :)



Öhöm öhöm 100. post nedeniyle hazırladığım konuşmamı size takdim etmekten mutluluk duyarım diye iğrenç veya sıkıcı bir konuşma yapmayacağım çok sevgili okuyucu korkma.. :) 


Bahar yorgunluğu
Alah'ıım sanki bütün kemiklerimi kırmışlar da sırf kötü görünmesin diye alçıya almamışlar gibi bir his var kaç gündür üzerimde.  Günün 20 saati sırtımda taş taşıyormuş gibi bir ağırlık, dünyanın anlamını bulmuş da bu muymuşş? diye bir de beğenememiş gibi bir isteksizlik, bıkkınlık, hayal kırıklığı.. Bitsin artık şu bahar yorgunluğu mu yoksa benim ruh halim mi artık her neyse..


Yaz geliyo lan!
Herkesin dilinde eyvah yaz geliyor, kiloları napcaz? lafı, artık sakız olmuş dilimizde.. Normalde hiç kimsenin hiç fazla kilosu yoktu da kışın oldu onlar ve herkes ilkbaharda her sene 10'ar kilo veriyor da öyle giriyor yaza..


Küçük şeylerle mutlu ol!
Ota çöpe mutlu olan insanlara hastayım yeminlen. Yok çiçek görür Polyanna'ya bağlanır, yok birini görür sevgi pıtırcığı olur.. Hiç böyle olmadım ben ya; illa da bir güzel haber, gerçek bir dost, iyi bir olay lazım mutlu olmam için; aşağısı kurtarmıyo abla!!


O değil de ne bu çeşitlilik
Sokakta askılıyla gezeni mi ararsın yoksa kıştan kalma kabanlarla, montlarla dışarı çıkanları mı.. Havalardaki bu dengesizlik tabi insanları da etkiliyor, bi soğuk bi sıcak bir karar verse ya şu bahar da geldi mi gelecek mi! O değil de bu aralar mutluluk sebebim: yazlıkları çıkarma vakti geliyooor; gelsin ince bluzlar, şortlar.. :)



Unutmadan,
Deli cesaretiyle başladığım bu yolculukta bana eşlik eden ve yanaklarından mıncırmama dahi ses etmeyen herkese teşekkür ediyorum.. 



:)


Devamını Oku

10 Nisan 2013 Çarşamba

Tavsiye Olunur: Tess Gerritsen, Silinis


Yine bir Tess Gerritsen kitabı, yine sürükleyici olaylar, yine gizem dolu bir hikaye yine merak.. Açıkçası Cerrah'tan sonra başka bir kitabı beğenmem diye korkmuştum; ancak boşuna korkmuşum.. Bana polisiye/gerilim romanlarını sevdiren Tess Gerritsen'a saygılar.. :)

İlk satırlardan itibaren okuyucuyu avucunun içine alan elinizden bırakamayacağınız bu kitabın konusuna gelecek olursak, evden kaçan gencecik zavallı kızların kandırılıp fuhuş batağına batmasıyla başlıyor tüm olaylar. 

Ve adli tıp uzmanı Maura'nın morga gittiğinde genç bir kadının -ki bu fuhuş batağındaki kızlarımızdan biri oluyor- tesadüfi bir şekilde hala yaşadığını anlamasıyla devam ediyor.. Genç kadının hastaneyi birbirine katması ve tesadüfen doğum sebebiyle aynı hastanede bulunan Boston cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli'yi de rehine almasıyla heyecan doruk noktasına ulaşıyor..


Daha fazla ipucu yok, okuyup görün.. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.. Bu arada kitap ayracım da çok tatlı çıkmamış mı :)



Bu da kitabın tanıtımı:

Kendini bir rehine krizinin yanlış tarafında bulunca, hamile olan cinayet masası detektifi Jane Rizzoli, hayatının en mutlu saatleri olabilecek süreçte kendini tam bir kâbusun ortasında bulur. İsimsiz, güzel bir kadın, morga ceset olarak getirilir. Fakat Boston’lu tıp uzmanı Maura Isles ceset torbasını açıp baktığında, unutamayacağı bir korku yaşar: Ceset gözlerini açar!

Hâlâ hayatta olan kadın hastaneye yetiştirilir, ama tuhaflıklar çok geçmeden ölümcüllüğe dönüşür. Kadın, son derece soğukkanlı bir şekilde güvenlik görevlisini öldürerek hastaları rehin alır… Aralarından biri hamile cinayet detektifi Jane Rizzoli’dir.

Bu şiddet eğilimli, çaresiz ruh kimdir ve istediği nedir? Gergin saatler ilerlerken Maura, Jane’in kocası FBI ajanı Gabriel Dean’le işbirliği yaparak gizemli katilin kimliğini araştırmaya başlar. Federal ajanlar aniden ortaya çıkınca, Maura ve Gabriel sıradan bir rehine krizinden çok daha derinlere uzanan bir olayla karşı karşıya olduklarını anlarlar. Bu gizemin anahtarını sadece silahlı çılgın kadınla kapana kısılmış olan Rizzoli elinde tutmaktadır… Tabii eğer hayatta kalırsa.



Şiddetle tavsiye olunur..



 Cerrah değerlendirmem için buraya tık tık


Not: Film tadında harika bir kitap.. Filmi yapılmasa da dizisi var en azından :) Bilmeyenlere duyurulur: kitaptaki Jane Rizzoli ve Maura Isles karakterleri bir diziye ilham konusu oldu. Dizinin adı, Rizzoli & Isles





Devamını Oku

8 Nisan 2013 Pazartesi

Günün Filmi: Aska Yükselis



İnişli çıkışlı güzel bir aşk hikayesi.. 







İki genç, imkansıza yakın bir aşk ve realistik bir son.. 







Sürükleyici hikayesiyle gayet akıcı güzel bir film..  

Orijinal adı: 3 Metros Sobre El Cielo. Fazla ipucu yok izleyip görün :)


Tavsiye Olunur..






Devamını Oku

6 Nisan 2013 Cumartesi

Tavsiye Olunur: Elif Safak, Semspare


Elif Şafak'ın son kitabı Şemspare. Habertürk Gazetesi'nde yazdığı yazılardan derlenmiş, deneme türünden güzel bir kitap..

Ayrıca kitaptaki yazılı unsurları desteklemek için konulan çizimler de kitapla gayet güzel bir bütünlük oluşturmuş.

Şunu anladım ki Elif Şafak'ın kitaplarını okuyorsanız; sadece bir kitap okumuyorsunuz. Kitap içinde binlerce kitap, kitap içinde onlarca film, şiir, hikaye ve hayat görüşü.. 

Benim de çok sevdiğim ders verici bir olay olan Dreyfus olayı, Çek sanatçı ve siyasetçi Vaclav Havel, İranlı kadın şair Füruğ Ferruhzad'ın hikayesi, gerçek bir hikaye olan ormanda kendi başına büyümüş Vahşi Oğlan Peter'ın yaşam serüveninin nasıl da romanlara konu olduğuna kadar daha birçok şey öğretiyor insana..

Ve okunması gereken, bizzat yazar tarafından tavsiye edilen kitaplar: Örümcek Kadının Öpücüğü- Manuel Puig, Shakespeare Olmak- Stephan Greenblatt, Germinal- Emile Zola..

Uzun lafın kısası insanın ufkunu genişleten, yeni serüvenlere sürükleyen, sadece kendi açınızdan değil daha geniş açılardan bakmanızı sağlayan ve belki de pencerelerinizi sadece kendi ülkenizde olup bitenlere değil tüm dünyaya açmanızı sağlayan bir kitap. Okunası bir kitap.



Kitaptan altını çizdiğim bazı bölümler:

Nasıl da tahammülsüz davranıyoruz, aşk söz konusu oldu mu şüphenin kırıntısına dahi. Totaliter aşklarımız. Yayılmacı, işgalci, tahakkümperver. Sevdiğimizin benliğinin haritasını ele geçirmediğimiz tek bir köy ya da kasaba kalmamalı. Emin olmak istiyoruz, yüzde yüz, yüzde beş yüz.

Ölene kadar seveceğim yemini ne kadar temelsiz aslında, boş bir dayatma. Şu anı bilebiliriz sadece, koca bir ömre dair edilen her taahhüt, özünde zorlama.

Her ülkede seçim öncesi fikir ayrılıkları olur ama biz daha ziyade gezegen ayrılıkları yaşıyoruz. Ayrı galaksilerin yaratıkları gibi davranıyoruz birbirimize.

Eğilip bükülmeyen sonunda kırılır, düşünmediler. Eğilip bükülmeyen sonunda kırar, düşünmediler.

Tereddüt inancında, özgüvenin de, aşkın da olmazsa olmazı. Şüpheye ve çelişkiye yer vermeyen aşklar, yalan aşklar!

Dünya bir kütüphane keşfedilmeyi bekleyen. İçinde yaşadığın şehir bir eser açılmayı bekleyen. aşk da insan da bir kitap okunmayı bekleyen...

Vazgeçebilmek bir erdemdir. Bir deli güzel meziyettir ki insan kolay kolay kavrayamaz önemini. Gençken daha zordur buna vasıl olmak... Hayat öğretir bize. Hayat ve bir de kronikleşmiş hatalarımız. Kimilerimiz ise hiçbir zaman öğrenemeyiz. Dersimizi alamayız...

Peki ne yapmalı? Zor da olsa, bırakmaz lazım. Gitmek istiyorsa sevgili, madem ki budur gönlünün dilediği, dilinin söylediği, kenara çekilip yol açmak lazım gidene. Vazgeçebilmek.





Tavsiye olunur..

=)

Devamını Oku

Pages

28 Nisan 2013 Pazar








Amiinn..


Hem de en büyüğünden Amiiiinnnn.. :)





26 Nisan 2013 Cuma

































=)




14 Nisan 2013 Pazar






Vee 100. post :)



Öhöm öhöm 100. post nedeniyle hazırladığım konuşmamı size takdim etmekten mutluluk duyarım diye iğrenç veya sıkıcı bir konuşma yapmayacağım çok sevgili okuyucu korkma.. :) 


Bahar yorgunluğu
Alah'ıım sanki bütün kemiklerimi kırmışlar da sırf kötü görünmesin diye alçıya almamışlar gibi bir his var kaç gündür üzerimde.  Günün 20 saati sırtımda taş taşıyormuş gibi bir ağırlık, dünyanın anlamını bulmuş da bu muymuşş? diye bir de beğenememiş gibi bir isteksizlik, bıkkınlık, hayal kırıklığı.. Bitsin artık şu bahar yorgunluğu mu yoksa benim ruh halim mi artık her neyse..


Yaz geliyo lan!
Herkesin dilinde eyvah yaz geliyor, kiloları napcaz? lafı, artık sakız olmuş dilimizde.. Normalde hiç kimsenin hiç fazla kilosu yoktu da kışın oldu onlar ve herkes ilkbaharda her sene 10'ar kilo veriyor da öyle giriyor yaza..


Küçük şeylerle mutlu ol!
Ota çöpe mutlu olan insanlara hastayım yeminlen. Yok çiçek görür Polyanna'ya bağlanır, yok birini görür sevgi pıtırcığı olur.. Hiç böyle olmadım ben ya; illa da bir güzel haber, gerçek bir dost, iyi bir olay lazım mutlu olmam için; aşağısı kurtarmıyo abla!!


O değil de ne bu çeşitlilik
Sokakta askılıyla gezeni mi ararsın yoksa kıştan kalma kabanlarla, montlarla dışarı çıkanları mı.. Havalardaki bu dengesizlik tabi insanları da etkiliyor, bi soğuk bi sıcak bir karar verse ya şu bahar da geldi mi gelecek mi! O değil de bu aralar mutluluk sebebim: yazlıkları çıkarma vakti geliyooor; gelsin ince bluzlar, şortlar.. :)



Unutmadan,
Deli cesaretiyle başladığım bu yolculukta bana eşlik eden ve yanaklarından mıncırmama dahi ses etmeyen herkese teşekkür ediyorum.. 



:)


10 Nisan 2013 Çarşamba


Yine bir Tess Gerritsen kitabı, yine sürükleyici olaylar, yine gizem dolu bir hikaye yine merak.. Açıkçası Cerrah'tan sonra başka bir kitabı beğenmem diye korkmuştum; ancak boşuna korkmuşum.. Bana polisiye/gerilim romanlarını sevdiren Tess Gerritsen'a saygılar.. :)

İlk satırlardan itibaren okuyucuyu avucunun içine alan elinizden bırakamayacağınız bu kitabın konusuna gelecek olursak, evden kaçan gencecik zavallı kızların kandırılıp fuhuş batağına batmasıyla başlıyor tüm olaylar. 

Ve adli tıp uzmanı Maura'nın morga gittiğinde genç bir kadının -ki bu fuhuş batağındaki kızlarımızdan biri oluyor- tesadüfi bir şekilde hala yaşadığını anlamasıyla devam ediyor.. Genç kadının hastaneyi birbirine katması ve tesadüfen doğum sebebiyle aynı hastanede bulunan Boston cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli'yi de rehine almasıyla heyecan doruk noktasına ulaşıyor..


Daha fazla ipucu yok, okuyup görün.. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.. Bu arada kitap ayracım da çok tatlı çıkmamış mı :)



Bu da kitabın tanıtımı:

Kendini bir rehine krizinin yanlış tarafında bulunca, hamile olan cinayet masası detektifi Jane Rizzoli, hayatının en mutlu saatleri olabilecek süreçte kendini tam bir kâbusun ortasında bulur. İsimsiz, güzel bir kadın, morga ceset olarak getirilir. Fakat Boston’lu tıp uzmanı Maura Isles ceset torbasını açıp baktığında, unutamayacağı bir korku yaşar: Ceset gözlerini açar!

Hâlâ hayatta olan kadın hastaneye yetiştirilir, ama tuhaflıklar çok geçmeden ölümcüllüğe dönüşür. Kadın, son derece soğukkanlı bir şekilde güvenlik görevlisini öldürerek hastaları rehin alır… Aralarından biri hamile cinayet detektifi Jane Rizzoli’dir.

Bu şiddet eğilimli, çaresiz ruh kimdir ve istediği nedir? Gergin saatler ilerlerken Maura, Jane’in kocası FBI ajanı Gabriel Dean’le işbirliği yaparak gizemli katilin kimliğini araştırmaya başlar. Federal ajanlar aniden ortaya çıkınca, Maura ve Gabriel sıradan bir rehine krizinden çok daha derinlere uzanan bir olayla karşı karşıya olduklarını anlarlar. Bu gizemin anahtarını sadece silahlı çılgın kadınla kapana kısılmış olan Rizzoli elinde tutmaktadır… Tabii eğer hayatta kalırsa.



Şiddetle tavsiye olunur..



 Cerrah değerlendirmem için buraya tık tık


Not: Film tadında harika bir kitap.. Filmi yapılmasa da dizisi var en azından :) Bilmeyenlere duyurulur: kitaptaki Jane Rizzoli ve Maura Isles karakterleri bir diziye ilham konusu oldu. Dizinin adı, Rizzoli & Isles





8 Nisan 2013 Pazartesi



İnişli çıkışlı güzel bir aşk hikayesi.. 







İki genç, imkansıza yakın bir aşk ve realistik bir son.. 







Sürükleyici hikayesiyle gayet akıcı güzel bir film..  

Orijinal adı: 3 Metros Sobre El Cielo. Fazla ipucu yok izleyip görün :)


Tavsiye Olunur..






6 Nisan 2013 Cumartesi


Elif Şafak'ın son kitabı Şemspare. Habertürk Gazetesi'nde yazdığı yazılardan derlenmiş, deneme türünden güzel bir kitap..

Ayrıca kitaptaki yazılı unsurları desteklemek için konulan çizimler de kitapla gayet güzel bir bütünlük oluşturmuş.

Şunu anladım ki Elif Şafak'ın kitaplarını okuyorsanız; sadece bir kitap okumuyorsunuz. Kitap içinde binlerce kitap, kitap içinde onlarca film, şiir, hikaye ve hayat görüşü.. 

Benim de çok sevdiğim ders verici bir olay olan Dreyfus olayı, Çek sanatçı ve siyasetçi Vaclav Havel, İranlı kadın şair Füruğ Ferruhzad'ın hikayesi, gerçek bir hikaye olan ormanda kendi başına büyümüş Vahşi Oğlan Peter'ın yaşam serüveninin nasıl da romanlara konu olduğuna kadar daha birçok şey öğretiyor insana..

Ve okunması gereken, bizzat yazar tarafından tavsiye edilen kitaplar: Örümcek Kadının Öpücüğü- Manuel Puig, Shakespeare Olmak- Stephan Greenblatt, Germinal- Emile Zola..

Uzun lafın kısası insanın ufkunu genişleten, yeni serüvenlere sürükleyen, sadece kendi açınızdan değil daha geniş açılardan bakmanızı sağlayan ve belki de pencerelerinizi sadece kendi ülkenizde olup bitenlere değil tüm dünyaya açmanızı sağlayan bir kitap. Okunası bir kitap.



Kitaptan altını çizdiğim bazı bölümler:

Nasıl da tahammülsüz davranıyoruz, aşk söz konusu oldu mu şüphenin kırıntısına dahi. Totaliter aşklarımız. Yayılmacı, işgalci, tahakkümperver. Sevdiğimizin benliğinin haritasını ele geçirmediğimiz tek bir köy ya da kasaba kalmamalı. Emin olmak istiyoruz, yüzde yüz, yüzde beş yüz.

Ölene kadar seveceğim yemini ne kadar temelsiz aslında, boş bir dayatma. Şu anı bilebiliriz sadece, koca bir ömre dair edilen her taahhüt, özünde zorlama.

Her ülkede seçim öncesi fikir ayrılıkları olur ama biz daha ziyade gezegen ayrılıkları yaşıyoruz. Ayrı galaksilerin yaratıkları gibi davranıyoruz birbirimize.

Eğilip bükülmeyen sonunda kırılır, düşünmediler. Eğilip bükülmeyen sonunda kırar, düşünmediler.

Tereddüt inancında, özgüvenin de, aşkın da olmazsa olmazı. Şüpheye ve çelişkiye yer vermeyen aşklar, yalan aşklar!

Dünya bir kütüphane keşfedilmeyi bekleyen. İçinde yaşadığın şehir bir eser açılmayı bekleyen. aşk da insan da bir kitap okunmayı bekleyen...

Vazgeçebilmek bir erdemdir. Bir deli güzel meziyettir ki insan kolay kolay kavrayamaz önemini. Gençken daha zordur buna vasıl olmak... Hayat öğretir bize. Hayat ve bir de kronikleşmiş hatalarımız. Kimilerimiz ise hiçbir zaman öğrenemeyiz. Dersimizi alamayız...

Peki ne yapmalı? Zor da olsa, bırakmaz lazım. Gitmek istiyorsa sevgili, madem ki budur gönlünün dilediği, dilinin söylediği, kenara çekilip yol açmak lazım gidene. Vazgeçebilmek.





Tavsiye olunur..

=)

Bi bana baksana!!

Bu sitede yer alan tüm yazı ve içerik gerberaa.blogspot.com adresine aittir. İzin alınmadan veya şu siteden alınmıştır şeklinde isim belirtmeden alıntı yapılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Haklara Tecavüzün Önlenmesi başlıklı 81.maddesine göre suçtur. Sonra ‘vay efendim bilmiyordum, düşünemedim’ deme! Bağlantı koy şurdan alıntıdır diye ciğerimi ye, beni de psikopata bağlatma ama dmi? J

© 2011 gerberaa, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena