Frangipani Flower
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

17 Aralık 2013 Salı

Kirpiklerim ipek gibi!

Bir arkadaşımın tavsiyesi ve bir anlık cesaretimle atılmış olduğum ipek kirpik maceramla gene karşınızdayım efem! Öncelikle aydınlanalım..


İpek kirpik nedir?

Çoğunlukla kirpiklerinin seyrekliğinden veya kısa olmasından şikayet eden bayanların tercih ettiği kirpikleri olduğundan daha uzun ve sık gösteren profesyonel bir uygulamadır. Gelin adaylarına  da önerilir. Özel olarak üretilmiş gözde ağırlık veya alerji yapmayan bu kirpikler kendi kirpiğinizin üzerine yine özel bir yapıştırıcıyla tek tek eklenerek yapılan bir işlemdir.



Uygulama

Öncesinde gözlerinizdeki tüm makyajın yağsız bir temizleyici yardımızyla silinmesi gerekiyor. İşlem yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Uygulama esnasında kirpiklere sürülen yapıştırıcı biraz gözlerinizi yakabilir, ama sonrasında yanma hissi geçiyor. en zoru da 1-1,5 saat gözler kapalı vaziyette sonucu merak ederek beklemek :) Ve tatatataaammmm !,5 saatin sonunda özlediğiniz, sevdiğiniz muhteşem kirpikleeer!







Avantajları

Takma kirpiklerden farklı olarak bakımları yapıldığı takdirde 90 gün kadar kalıyor, gözde herhangi bir ağırlık veya alerjiye sebep olmuyor.. 
Özellikle yaz dönemlerinde makyaj yapmaktan rimel sürmekten bunalanlar için çok iyi bir çözüm.
Bakıldığında özellikle eski kirpiklerinizi bilmeyenler kesinlikle yapay olduğunu anlayamıyor.. 
Ter, gözyaşı, havuz, deniz, duş gibi fiziksel etkenlerden pek etkilenmiyor.
Yaz veya kış farketmeksizin her dönemde kullanılabilir.
Kirpik uçlarına eklendiğinden kendi kirpikleriniz zarar görmüyor.



Dezavantajları

Kirpiklerinizden düşerken kendi kirpiğinizle birlikte dökülebilir ancak kendi kirpiğiniz tabiki geri çıkacaktır.
Kullanım süresi dolup dökülmeye başladığında bir taraftan fazlasıyla dökülüp diğer yanlarda ipek kirpikleriniz hala durabilir, ki bu da ilginç bir görüntü oluşturabilir! (bunu yaşamamak için ya gidip yeniden yaptırmanız ya da tamamen çıkartmanız gerek)
İşlemin uygulama ve çıkarılma esnasında gözleriniz biraz yanabilir.



Bunlara Dikkat!

Uzmanlık gerektiren bir uygula bu yüzden kesinlikle güvendiğiniz, uzman bir yere yaptırmalısınız!
İşlem uygulandıktan itibaren 3 gün süreyle -eğer kalıcı olmasını istiyorsanız tabi- su değdirmemelisiniz.
İşlem uygulandıktan itibaren 3 gün süreyle solaryum, sauna vb sıcak uygulamalardan uzak durunuz.
Rimel kullanmak ve tabi kirpikleri ovuşturmak yok! Nazik olunuz lütfen :)
Yağlı göz makyajı temizleyicileri kullanmak yok!
Kirpik diplerine ve kirpiklere krem vb solüsyonları değdirmemelisiniz.
2-3 haftada bir kirpiklerinizin dökülme durumuna bağlı olarak düzenli bakımını yaptırmalısınız. (ki bu da arada düşen kirpiklerin yerine yeniden takılması demek oluyor)
Ve tabi ki kirpik kıvırıcı kullanmıyoruz; zaten yeterince kıvrık :)



Acı son: çıkarma işlemi esnasında kendi kirpikleriniz de hatırı sayılır bir oranda dökülüyor, maalesef.. Evet ipek kirpik çok güzel ama kendi kirpiklerinizi dökme pahasına mı? bunları düşünüp ona göre karar vermenizi öneririm.





Gelelim kendi yorumlarıma;

Yaptıralı bir aydan fazla oldu ve şu ana kadar gayet güzel.. evet işlem esnasında biraz gözlerim yandı ancak sonucuna değdiğini düşünüyorum. Bu arada evet adı ipek ama öyle pamuk gibi bir şey de beklememek gerek, hafiften biraz sertlik oluyor, kirpiklerde. Rimel falan kullanmama gerek kalmadı ki bu da makyajda büyük kolaylık demek benim için. kirpiklerimde bir yıpranma veya dökülmeyle karşılaşmadım henüz.. Senin kirpiklerin kısa veya seyrek miydi diye soracak olursanız hayır ikisi de değil; ancak güzel kirpikleri sevdiğim ve denemek istediğim için yaptırdım.. 

Memnun muyum? çıkarma işlemine kadar evetti cevabım!  Herhangi bir pişmanlık yaşamak istemiyorsanız,  avantajlarını ve dezavantajlarını iyice düşünüp öyle yaptırmalısınız.. 


Sormak istediğiniz sorularınız veya merak ettikleriniz varsa memnuniyetle cevaplarım efem ;)

Hepinizi yanaklarınızdan mıncırıyorum..





Devamını Oku

10 Aralık 2013 Salı

Tüm seçkin eczanelerde







Hasetliğe, fesatlığa, salaklığa bire bir.. Tüm seçkin eczanelerde !









Devamını Oku

3 Aralık 2013 Salı

Durum Raporu #2


Bana vefasız diyenleri haklı çıkarmanın vermiş olduğu haksız gururla, ne uzun ne de kısa orta mı orta bir aradan sonra yine ve yeniden karşınızdayım efem.. dediklerimi idrak etmeye çalışma çok sevgili okuyucu oku gül ve geç; seviyorum uzun cümlelerle laf cambazlığı yapmayı.. Ben de biliyorum çok ihmal ettim seni sevgili ve pek saygılı blogum; tamam bea çemkirme artık!


Aman neler oldu neler bitti! Bilirsin pek çenesi düşük bir insan değilimdir, o yüzden her dk rapor vermem öyle yaptım böyle ettim diye ama artık bir durum raporunun vakti gelmiş; zira bloga bakınca yaşıyor muyum öldüm mü belli değil! Evet evet hala yaşıyorum.. 


Düzensizliktir benim düzenim! Bir gün gece 1'de uyuyup iki saat sonra 3'te kalkmak ya da sabaha karşı 6'da uyuyup öğle 2'de uyanmak hobilerim arasında! 


Görüşmeyeli neler karıştırdın dersen! :) birkaç şehir gördüm mesela.. Konya'da eski arkadaşlarımla özlem dolu bir görüşme.. Ankara'da ufak bir gezinti, Kızılay'dan birkaç hatıra.. Diyarbakır'da yanı başımda bir arkadaşımın telefonun kapkaç edilmesine tanık olmam ve tabi geceyi emniyette geçirmemiz, ifade verme ve kapkaçcıyı teşhis etme faslını da es geçmeyelim.. Aa bir de Sovyetlerden kalma soğuk binaları ve ruhsuz insanlarıyla Taşkent'in çirkinliğini tescil ettim !


Yaşadığım şehri değiştirdiğimi biliyorsun zaten. Yeni ev arkadaşlarım, yeni bir hayat ve yeni bir düzen de bunların cabası.. Bir de Kiprim var minnak mı minnak, çekik mi çekik, hayatımın ve kalbimin büyük kısmını işgal eden; pek sevdim zira kendisini.. :) 


Kafam çok karışık pek sevgili blog, o kadar çok planım var ki, nereden başlasam bilemiyorum.. Ancak güzel günlerin beni beklediğini biliyorum. Nereden biliyorsun deme biliyorum işte! :)





Aaa bu arada freedooooommmmm!!! ;)









Devamını Oku

16 Kasım 2013 Cumartesi

Oysa bilmedigin bir sey vardı sevgilim,


Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin


      Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.


      Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

     
      Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
      Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.
   
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını


      Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.

      Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

      Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
      Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
      Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
      Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

      kış başlıyor sevgilim
      hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
      bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
      oysa yapacak ne çok şey vardı
      ve ne kadar az zaman 
      kış başlıyor sevgilim
      iyi bak kendine
      gözlerindeki usul şefkati
      teslim etme kimseye, hiçbir şeye
      upuzun bir kış başlıyor sevgilim
      ayrılığımızın kışı başlıyor
      Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

     
      Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

      Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
      çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
      içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
      para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
      Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
      gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
      korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
      dışarıda hayat düşmandır size
      içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
      Bir ayrılığın ilk günleridir daha
      Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

      Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
      kulak verdiğiniz saatin tiktakları
      kaplar tekin olmayan göğünüzü
      geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
      bakınıp dururken duvarlara
      boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
      kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
gibi
      yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
alınmaya
      kendimizi hazırlar gibi
      yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
      ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
      ve kazanmış görünürken derinliğimizi
      Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
      bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
      hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


      denemeseniz de, bilirsiniz
      hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar
   

      Bana Zamandan söz ediyorlar
      Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
      öyle düşünürler.
      Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
      Zaman
      Alır sizden bunların yükünü
      O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
      O boşluk doldu sanırsınız
      Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

      gün gelir bir gün
      başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
      o eski ağrı
      ansızın geri teper.
      Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
      Bitmişsinizdir.

      Zamanla  yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
      önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini 
      kazanır. Yokluğu derin  ve sürekli bir sızı halini alır.

      Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
      Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
      Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


      ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
      günlerin dökümünü yap
      benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
      kim bilebilir ikimizden başka?
      sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
      kendiliğindenliği
      yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
      bir düşün
      emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
      şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
      Bunlar da bir ise yaramadıysa
      Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


      Bu şiire başladığımda nerde,
      şimdi nerdeyim?
      solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
      ikindi yağmurlarını bekleyen
      yaz sonu hüzünlerinden
      gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
      geçti her çağın bitki örtüsünden
      oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
      bakarken dünyaya
      yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
      çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
      unuttuklarını hatırlamaktan
      uzak uzak yolları tarif etmekten
      haydutluktan ve melankoliden
      giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
      Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
      Bütünlemeli çocuklarla geçti
      gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
      dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

      Bu şiire başladığımda nerde,
      şimdi nerdeyim?
      yaram vardı. bir de sözcükler
      sonra vaat edilmiş topraklar gibi
      sayfalar ve günler
      ışık istiyordu yalnızlığım
      Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
      İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
                     Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
                     daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
      Aşk... Bitti. Soldu şiir.
      Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


      Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
      Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
      Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
      uyudum, hiç uyanmadım.
      barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
      her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
      el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
      birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
      eksiliyorduk
      mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
      her otelde biraz eksilip, biraz artarak
      yani çoğalarak
      tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
      birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
      ağır ve acı tanıklıklardan
      geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
      maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
      linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
      korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
      ve açık hayatları seviyordu.
      Buraya gelirken
      uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
      atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
      ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
      çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
      panayır yerleri... panayır yerleri...
      ölü kelebekler... ölü kelebekler...
      sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
      Adım onların adının yanına yazılmasın diye
      acı çekecek yerlerimi yok etmeden
      acıyla baş etmeyi öğrendim.
      Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
     
      ipek yollarında kuzey yıldızı
      aşkın kuzey yıldızı
      sanırsın durduğun yerde
      ya da yol üstündedir
      oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
      ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
      ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

      AŞKIN BİR YOLU VARDIR
      HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
      AŞKIN BİR YOLU VARDIR
      HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN
      gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
      gözlerim
      aşkın kuzey yıldızıdır bu
      yazları daha iyi görülen
      Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
      ilerlerim
      zamanla anlarsın bu bir yanılsama
      ölü şairlerin imgelerinden kalma
      Sen de değilsin. O da değil
      Kuzey yıldızı daha uzakta
      yeniden yollara düşerler
      düşerim
      bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
      ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
      Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
      yaşamsa yerli yerinde
      yerli yerinde her şey

      şimdi her şey doludizgin ve çoğul
      şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
      şimdi her şey yeniden
      yüreğim, o eski aşk kalesi
      yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden


      Dönüp ardıma bakıyorum
      Yoksun sen
      Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.


Murathan Mungan- Yalnız Bir Opera 


Devamını Oku

5 Ekim 2013 Cumartesi

Sonbahar..





Sonbahar trendleri ve ilk akla gelenler:

Sarı yapraklar, hüzünlü müzikler, ince ceketler, deri montlar, ekoseli renk renk paltolar, fularlar, romantik komedi ya da aşk filmleri, sıcak bir fincan adaçayı.. 




Her yer aşk acısı herkes yalnız aşık!
Ne çok aşk acısı çeken varmış arkadaş! nereye baksam ya aşk acısı sözleri ya da eski sevgiliye bir laf sokma çabaları bir göndermeler falan.. Bi gidin allasen ya hiç çekilmiyorsunuz.. Cık cık cık!




İlişkini nasıl alırsın, Cıvık -Katı?
Çok sevdiğim bir arkadaşımla konuştum geçenlerde. Hiç sevmediğim bir sevgilisi vardı, ayrılıktan bahsederken "sevdi, sövdü, bitti.." diyordu.. Birbirine saygının kalmadığı cıvık ilişkilerde kaçınılmaz son sanırım bu. Bir de iki tarafın da odun olduğu ilişkiler var ki Allah düşmanımın başına vermesin..



Hop dedik !
Sonbahar dedik bağrımıza bastık; sonbahar görünümlü kış çıktı bildiğin.. 



Yılın İşkencesi: Sıcacık yataktan çıkmak
Yatak ve erken kalkmak! Kış mevsiminin en zor tarafı da gelip çatıyor yavaştan.. Hadi hepimize hayırlı uğurlu olsun..











Devamını Oku

2 Eylül 2013 Pazartesi

Hatırlayanlar?





Sokaklarda oynayan son nesil olarak bizim çocukluğumuz da böyle geçti.. En güzeli de bizimkiydi zaten..






Devamını Oku

28 Temmuz 2013 Pazar

Yeni bir yol, yeni bir başlangıç..

Pek yazamadım son zamanlar, blog falan görmedi gözüm, kendini görebildin mi diye sor ama önce..

Çok yoğun bir tempoda devam ediyor hayat benim için, şikayet ettiğime bakma sevgili okuyucu! Yavaş yavaş yaşamak ölmeye benzer, ölü gibi yürümektense diri gibi koşmayı tercih ederim .. :)

Şimdilik ve bir süre daha affına sığınıyorum çünkü yeniyim bu şehirde daha alışamadım, ısınamadım ve zor yaşamak herkesin gelirken umutlarından valizler yaptığı bu altın kafeste.

Durum bu çok sayın ve sevgili okuyucu unutulduğunu sanma, aklımdasın ;) Yanaklarından mıncırmayı da ihmal etmiyorum :) özlemişim bea!


=)


Devamını Oku

27 Haziran 2013 Perşembe

Zaman Kaybı?


'Nefret ve pişmanlık sadece zaman kaybıdır' der Madonna. Hiç pişman olmadım Allah da yaşatmasın diyelim.. Ama nefret konusunda benim gibi uzuun süreler dahi kin tutabilen biri için bile çok doğru.. Buna vaktimiz olmamalı diyorum ama gene de affedemiyorum lan! Olmuyor bir türlü.. 


Neyse bu özlü sözler bana göre değilmiş demek, bu konuyu geçelim :)





Kafam karıştı ya, ne diyecektim ben? He şeyy diyorum birlikte saçmalayalım istiyorum, çok mu? :)


Daha tatil modundan çıkamadım.. Şimdilik idare et en sevgili okuyucu, hadi baş baş :)







=)



Devamını Oku

24 Haziran 2013 Pazartesi

Simdi kısa bir ara.. :)





Bir süre ihmal ettim seni sevgili okuyucu farkındayım.. Ama bir güzel de tatil yaptım; gezdim, tozdum, eğlendim, dinlendim.. Ve çookk güzeldii.. :) Bol bol kafa dağıttım, sıkıntılarımı döktüm suya taş atar gibi, dertlerimi şu plajdaki kum gibi denize üfledim, savruldu..


Ama yine de kafamda deli sorular..  

Mesela Göcek nasıl bu kadar güzel olabiliyor, Marmaris neden bu kadar kalabalık, oralar dahi cennet gibi gelebiliyorsa insana cennette daha neler olabilir ve İzmir neden sıcaktan bunaltma konusunda Muğla ile yarışıyor? :)


Ve ben niye insanları anlayamıyorum, ben mi anlaşılmazım onlar mı? 


Bunları çözdüğümde ya da en azından bir çözüm önerisi bulduğumda gene görüşelim sayın ve çok sevgili okuyucu.. Şimdi ben biraz daha tatil yapayım, olmaz mı? :)






Devamını Oku

3 Haziran 2013 Pazartesi

Sadece 3-5 agaç mı?


İş artık 3-5 ağaçtan çıkmadı mı ? Hiçbir siyasi partiyi desteklemeyen insanlar bu insanlar; sadece insan, sadece halk.. 





















Görsel alıntı buradan


Devamını Oku

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Mutlu Bir Çift Görünce Ben =)





Cık cık cık!  

Çok kıskanıyorum :)





Görsel alıntı şuradan

Devamını Oku

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Saçlarımın selameti için, Sebamed



Yok saçların çok parlıyor, çok sağlıklı, uzun, gür bilmemne diye bana övgüler yağdırarak başımı arşa değdiren; burnumu Everest'e çıkaran çok sevgili arkadaşceizlerime teşekkürlerimi iletip şampuan sırrımı söylüyorum :) Sebamed!


Şaka bir yana ben arkadaşımın tavsiyesiyle kullanmaya başladım ancak çok memnun kaldım. Özellikle yıpranmış saçlar için onarım şampuanı çok işe yarıyor. 


Saç derisine zarar vermeyen ve cildin asit dengesini koruyan 5.5 ph seviyesi, alkali veya sabun içermemesi, etkisini hemen göstermesi gibi faktörler de bunda etkili oldu. Abuk sabuk bir ton kimyasal içeren ve saça iyi geldiğini iddia edip de tam tersini yapan şampuanlara oranla bin kat daha iyi..



Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.





Devamını Oku

Uçan Spagetti Canavarı!



Evet hala yaşıyorum.. 10 gün olmuş lan dedim geçen kendi kendime, biliyorum ihmal ettim..


Ama boş da durmadım. Kısa süreli bir İstanbul turu yaptım, çok uzun zamandır görmediğim lise arkadaşımı gördüm, saçma sapan maceralara atıldım.. Tamam yavaş yavaş anlatıcam :) Önce uçan spagetti canavarından başlayalım diğerleri de sırayla..



Uçan spagetti canavarı!

Geçenlerde biriyle tanıştım ve maceraperestliğine hayran kaldım.. Bütün Ege bisiklet üzerinde cebinde beş kuruş para olmadan dolaşılır mı bea? dedirtti bana kendisi çünkü! Buraya kadar iyi hoştu da inancı beni şoktan şoka soktu. Tabi başka dinden olanlara saygım sonsuz, hristiyan olur, musevi olur, ateşperest olur, ateist olur -ki öyle de zaten- ama uçan spagetti canavarı ne arkadaş ya!!


Ateistlerin kimliğinde ateist yazılmıyormuş da ona tepki olarak böyle bir din icat etmişler de bilmemne de... Ya hiç mi işiniz gücünüz yok başka. Madem bilimin gücüne inanıyorsun git bilimle uğraş, ölümsüzlüğün sırrını bul, robotlar yap ya da ne bileyim git insan kopyala. Uçan spagetti canavarı da neymiş arkadaş! 


Efendime söyleyeyim kitapları varmış, dini açıdan nasıl musevilerin kipası falan varsa onlar da kafasına makarna süzgeci takarak onu dini bir simge olarak kullanıyorlarmış, ibadetleri iki türlüymüş: biri makarna yemek diğeri bira içmek. Ohh valla inancın bile kolayını bulmuşlar, ibadeti bile yiyerek içerek yapıyorlar..




Bu da kafasında makarna süzgeciyle, bu kutsal inancın(!) bir üyesi, 














Şaka gibi.. 



Son olarak ünlü bir düşünürün söylediği güzel bir söz geldi aklıma.. "Düşmekte olan bir uçakta hiç ateist bulamazsın!" 


=)






Devamını Oku

3 Mayıs 2013 Cuma

içim sızladı..







Bir gün hepimizin karşısına böyle diyebileceği birinin çıkması dileğiyle..








Devamını Oku

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Favori Parçalarım 2


10. Gökhan Tepe - Tanrım Dert Vermesin

9. Murat Dalkılıç - Bir Hayli

8. Gökhan Özen - Budala

7. Mustafa Ceceli - Aman

6.Yalın - Keyfi Yolunda, Aşkı Sonunda

5.Sertab Erener - İyileşiyorum

4. Gökhan Türkmen - Aşk Lazım

3. Kolpa- Nasıl Öğrendin Unutmayı

2. Ali Atay - Yokluğunda


1.Gripin - Aşk Nereden Nereye

Bu ara en çok dinlediğim şarkı, işte bu da sözleri;

Bu ilk defa değil ki
Kimselere inanmadım
Yalanlar söylemeye başladığım günden beri
Bu ilk defa
Cesaretimi topladım, gururumu ezdim geçtim
Bir zeybek gibi dimdik dikildim tam karşında
Son bir defa

Bugün fal bakmayı öğrendim
Elini tutabilmek için son bir defa
Boynuna sarılıp gitsem
Huzuru koklasam Ege’de

Aşk nerden nereye?
Soldan sağa dört harf ölüm
Yazılmamış beş harf hayat
Aşk nerden nereye?
Bu ilk defa değil ki
Kimselere inanmadım
Yalanlar söylemeye başladığım günden beri
Bu ilk defa

Körfez’e döndüm yüzümü bir zeybek gibi dimdik
Yalnızlıklardan ördüğüm duvarları yıkmak için
Sonsuza kadar




 =)






Devamını Oku

28 Nisan 2013 Pazar

Amin =)








Amiinn..


Hem de en büyüğünden Amiiiinnnn.. :)





Devamını Oku

14 Nisan 2013 Pazar

Ve 100 :)






Vee 100. post :)



Öhöm öhöm 100. post nedeniyle hazırladığım konuşmamı size takdim etmekten mutluluk duyarım diye iğrenç veya sıkıcı bir konuşma yapmayacağım çok sevgili okuyucu korkma.. :) 


Bahar yorgunluğu
Alah'ıım sanki bütün kemiklerimi kırmışlar da sırf kötü görünmesin diye alçıya almamışlar gibi bir his var kaç gündür üzerimde.  Günün 20 saati sırtımda taş taşıyormuş gibi bir ağırlık, dünyanın anlamını bulmuş da bu muymuşş? diye bir de beğenememiş gibi bir isteksizlik, bıkkınlık, hayal kırıklığı.. Bitsin artık şu bahar yorgunluğu mu yoksa benim ruh halim mi artık her neyse..


Yaz geliyo lan!
Herkesin dilinde eyvah yaz geliyor, kiloları napcaz? lafı, artık sakız olmuş dilimizde.. Normalde hiç kimsenin hiç fazla kilosu yoktu da kışın oldu onlar ve herkes ilkbaharda her sene 10'ar kilo veriyor da öyle giriyor yaza..


Küçük şeylerle mutlu ol!
Ota çöpe mutlu olan insanlara hastayım yeminlen. Yok çiçek görür Polyanna'ya bağlanır, yok birini görür sevgi pıtırcığı olur.. Hiç böyle olmadım ben ya; illa da bir güzel haber, gerçek bir dost, iyi bir olay lazım mutlu olmam için; aşağısı kurtarmıyo abla!!


O değil de ne bu çeşitlilik
Sokakta askılıyla gezeni mi ararsın yoksa kıştan kalma kabanlarla, montlarla dışarı çıkanları mı.. Havalardaki bu dengesizlik tabi insanları da etkiliyor, bi soğuk bi sıcak bir karar verse ya şu bahar da geldi mi gelecek mi! O değil de bu aralar mutluluk sebebim: yazlıkları çıkarma vakti geliyooor; gelsin ince bluzlar, şortlar.. :)



Unutmadan,
Deli cesaretiyle başladığım bu yolculukta bana eşlik eden ve yanaklarından mıncırmama dahi ses etmeyen herkese teşekkür ediyorum.. 



:)


Devamını Oku

Pages

17 Aralık 2013 Salı

Bir arkadaşımın tavsiyesi ve bir anlık cesaretimle atılmış olduğum ipek kirpik maceramla gene karşınızdayım efem! Öncelikle aydınlanalım..


İpek kirpik nedir?

Çoğunlukla kirpiklerinin seyrekliğinden veya kısa olmasından şikayet eden bayanların tercih ettiği kirpikleri olduğundan daha uzun ve sık gösteren profesyonel bir uygulamadır. Gelin adaylarına  da önerilir. Özel olarak üretilmiş gözde ağırlık veya alerji yapmayan bu kirpikler kendi kirpiğinizin üzerine yine özel bir yapıştırıcıyla tek tek eklenerek yapılan bir işlemdir.



Uygulama

Öncesinde gözlerinizdeki tüm makyajın yağsız bir temizleyici yardımızyla silinmesi gerekiyor. İşlem yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Uygulama esnasında kirpiklere sürülen yapıştırıcı biraz gözlerinizi yakabilir, ama sonrasında yanma hissi geçiyor. en zoru da 1-1,5 saat gözler kapalı vaziyette sonucu merak ederek beklemek :) Ve tatatataaammmm !,5 saatin sonunda özlediğiniz, sevdiğiniz muhteşem kirpikleeer!







Avantajları

Takma kirpiklerden farklı olarak bakımları yapıldığı takdirde 90 gün kadar kalıyor, gözde herhangi bir ağırlık veya alerjiye sebep olmuyor.. 
Özellikle yaz dönemlerinde makyaj yapmaktan rimel sürmekten bunalanlar için çok iyi bir çözüm.
Bakıldığında özellikle eski kirpiklerinizi bilmeyenler kesinlikle yapay olduğunu anlayamıyor.. 
Ter, gözyaşı, havuz, deniz, duş gibi fiziksel etkenlerden pek etkilenmiyor.
Yaz veya kış farketmeksizin her dönemde kullanılabilir.
Kirpik uçlarına eklendiğinden kendi kirpikleriniz zarar görmüyor.



Dezavantajları

Kirpiklerinizden düşerken kendi kirpiğinizle birlikte dökülebilir ancak kendi kirpiğiniz tabiki geri çıkacaktır.
Kullanım süresi dolup dökülmeye başladığında bir taraftan fazlasıyla dökülüp diğer yanlarda ipek kirpikleriniz hala durabilir, ki bu da ilginç bir görüntü oluşturabilir! (bunu yaşamamak için ya gidip yeniden yaptırmanız ya da tamamen çıkartmanız gerek)
İşlemin uygulama ve çıkarılma esnasında gözleriniz biraz yanabilir.



Bunlara Dikkat!

Uzmanlık gerektiren bir uygula bu yüzden kesinlikle güvendiğiniz, uzman bir yere yaptırmalısınız!
İşlem uygulandıktan itibaren 3 gün süreyle -eğer kalıcı olmasını istiyorsanız tabi- su değdirmemelisiniz.
İşlem uygulandıktan itibaren 3 gün süreyle solaryum, sauna vb sıcak uygulamalardan uzak durunuz.
Rimel kullanmak ve tabi kirpikleri ovuşturmak yok! Nazik olunuz lütfen :)
Yağlı göz makyajı temizleyicileri kullanmak yok!
Kirpik diplerine ve kirpiklere krem vb solüsyonları değdirmemelisiniz.
2-3 haftada bir kirpiklerinizin dökülme durumuna bağlı olarak düzenli bakımını yaptırmalısınız. (ki bu da arada düşen kirpiklerin yerine yeniden takılması demek oluyor)
Ve tabi ki kirpik kıvırıcı kullanmıyoruz; zaten yeterince kıvrık :)



Acı son: çıkarma işlemi esnasında kendi kirpikleriniz de hatırı sayılır bir oranda dökülüyor, maalesef.. Evet ipek kirpik çok güzel ama kendi kirpiklerinizi dökme pahasına mı? bunları düşünüp ona göre karar vermenizi öneririm.





Gelelim kendi yorumlarıma;

Yaptıralı bir aydan fazla oldu ve şu ana kadar gayet güzel.. evet işlem esnasında biraz gözlerim yandı ancak sonucuna değdiğini düşünüyorum. Bu arada evet adı ipek ama öyle pamuk gibi bir şey de beklememek gerek, hafiften biraz sertlik oluyor, kirpiklerde. Rimel falan kullanmama gerek kalmadı ki bu da makyajda büyük kolaylık demek benim için. kirpiklerimde bir yıpranma veya dökülmeyle karşılaşmadım henüz.. Senin kirpiklerin kısa veya seyrek miydi diye soracak olursanız hayır ikisi de değil; ancak güzel kirpikleri sevdiğim ve denemek istediğim için yaptırdım.. 

Memnun muyum? çıkarma işlemine kadar evetti cevabım!  Herhangi bir pişmanlık yaşamak istemiyorsanız,  avantajlarını ve dezavantajlarını iyice düşünüp öyle yaptırmalısınız.. 


Sormak istediğiniz sorularınız veya merak ettikleriniz varsa memnuniyetle cevaplarım efem ;)

Hepinizi yanaklarınızdan mıncırıyorum..





10 Aralık 2013 Salı







Hasetliğe, fesatlığa, salaklığa bire bir.. Tüm seçkin eczanelerde !









3 Aralık 2013 Salı


Bana vefasız diyenleri haklı çıkarmanın vermiş olduğu haksız gururla, ne uzun ne de kısa orta mı orta bir aradan sonra yine ve yeniden karşınızdayım efem.. dediklerimi idrak etmeye çalışma çok sevgili okuyucu oku gül ve geç; seviyorum uzun cümlelerle laf cambazlığı yapmayı.. Ben de biliyorum çok ihmal ettim seni sevgili ve pek saygılı blogum; tamam bea çemkirme artık!


Aman neler oldu neler bitti! Bilirsin pek çenesi düşük bir insan değilimdir, o yüzden her dk rapor vermem öyle yaptım böyle ettim diye ama artık bir durum raporunun vakti gelmiş; zira bloga bakınca yaşıyor muyum öldüm mü belli değil! Evet evet hala yaşıyorum.. 


Düzensizliktir benim düzenim! Bir gün gece 1'de uyuyup iki saat sonra 3'te kalkmak ya da sabaha karşı 6'da uyuyup öğle 2'de uyanmak hobilerim arasında! 


Görüşmeyeli neler karıştırdın dersen! :) birkaç şehir gördüm mesela.. Konya'da eski arkadaşlarımla özlem dolu bir görüşme.. Ankara'da ufak bir gezinti, Kızılay'dan birkaç hatıra.. Diyarbakır'da yanı başımda bir arkadaşımın telefonun kapkaç edilmesine tanık olmam ve tabi geceyi emniyette geçirmemiz, ifade verme ve kapkaçcıyı teşhis etme faslını da es geçmeyelim.. Aa bir de Sovyetlerden kalma soğuk binaları ve ruhsuz insanlarıyla Taşkent'in çirkinliğini tescil ettim !


Yaşadığım şehri değiştirdiğimi biliyorsun zaten. Yeni ev arkadaşlarım, yeni bir hayat ve yeni bir düzen de bunların cabası.. Bir de Kiprim var minnak mı minnak, çekik mi çekik, hayatımın ve kalbimin büyük kısmını işgal eden; pek sevdim zira kendisini.. :) 


Kafam çok karışık pek sevgili blog, o kadar çok planım var ki, nereden başlasam bilemiyorum.. Ancak güzel günlerin beni beklediğini biliyorum. Nereden biliyorsun deme biliyorum işte! :)





Aaa bu arada freedooooommmmm!!! ;)









16 Kasım 2013 Cumartesi


Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin


      Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.


      Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

     
      Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
      Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.
   
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını


      Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.

      Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

      Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
      Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
      Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
      Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

      kış başlıyor sevgilim
      hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
      bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
      oysa yapacak ne çok şey vardı
      ve ne kadar az zaman 
      kış başlıyor sevgilim
      iyi bak kendine
      gözlerindeki usul şefkati
      teslim etme kimseye, hiçbir şeye
      upuzun bir kış başlıyor sevgilim
      ayrılığımızın kışı başlıyor
      Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

     
      Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

      Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
      çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
      içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
      para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
      Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
      gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
      korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
      dışarıda hayat düşmandır size
      içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
      Bir ayrılığın ilk günleridir daha
      Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

      Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
      kulak verdiğiniz saatin tiktakları
      kaplar tekin olmayan göğünüzü
      geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
      bakınıp dururken duvarlara
      boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
      kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
gibi
      yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
alınmaya
      kendimizi hazırlar gibi
      yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
      ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
      ve kazanmış görünürken derinliğimizi
      Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
      bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
      hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


      denemeseniz de, bilirsiniz
      hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar
   

      Bana Zamandan söz ediyorlar
      Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
      öyle düşünürler.
      Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
      Zaman
      Alır sizden bunların yükünü
      O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
      O boşluk doldu sanırsınız
      Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

      gün gelir bir gün
      başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
      o eski ağrı
      ansızın geri teper.
      Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
      Bitmişsinizdir.

      Zamanla  yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
      önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini 
      kazanır. Yokluğu derin  ve sürekli bir sızı halini alır.

      Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
      Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
      Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


      ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
      günlerin dökümünü yap
      benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
      kim bilebilir ikimizden başka?
      sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
      kendiliğindenliği
      yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
      bir düşün
      emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
      şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
      Bunlar da bir ise yaramadıysa
      Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


      Bu şiire başladığımda nerde,
      şimdi nerdeyim?
      solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
      ikindi yağmurlarını bekleyen
      yaz sonu hüzünlerinden
      gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
      geçti her çağın bitki örtüsünden
      oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
      bakarken dünyaya
      yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
      çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
      unuttuklarını hatırlamaktan
      uzak uzak yolları tarif etmekten
      haydutluktan ve melankoliden
      giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
      Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
      Bütünlemeli çocuklarla geçti
      gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
      dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

      Bu şiire başladığımda nerde,
      şimdi nerdeyim?
      yaram vardı. bir de sözcükler
      sonra vaat edilmiş topraklar gibi
      sayfalar ve günler
      ışık istiyordu yalnızlığım
      Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
      İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
                     Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
                     daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
      Aşk... Bitti. Soldu şiir.
      Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


      Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
      Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
      Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
      uyudum, hiç uyanmadım.
      barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
      her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
      el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
      birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
      eksiliyorduk
      mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
      her otelde biraz eksilip, biraz artarak
      yani çoğalarak
      tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
      birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
      ağır ve acı tanıklıklardan
      geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
      maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
      linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
      korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
      ve açık hayatları seviyordu.
      Buraya gelirken
      uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
      atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
      ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
      çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
      panayır yerleri... panayır yerleri...
      ölü kelebekler... ölü kelebekler...
      sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
      Adım onların adının yanına yazılmasın diye
      acı çekecek yerlerimi yok etmeden
      acıyla baş etmeyi öğrendim.
      Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
     
      ipek yollarında kuzey yıldızı
      aşkın kuzey yıldızı
      sanırsın durduğun yerde
      ya da yol üstündedir
      oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
      ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
      ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

      AŞKIN BİR YOLU VARDIR
      HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
      AŞKIN BİR YOLU VARDIR
      HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN
      gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
      gözlerim
      aşkın kuzey yıldızıdır bu
      yazları daha iyi görülen
      Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
      ilerlerim
      zamanla anlarsın bu bir yanılsama
      ölü şairlerin imgelerinden kalma
      Sen de değilsin. O da değil
      Kuzey yıldızı daha uzakta
      yeniden yollara düşerler
      düşerim
      bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
      ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
      Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
      yaşamsa yerli yerinde
      yerli yerinde her şey

      şimdi her şey doludizgin ve çoğul
      şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
      şimdi her şey yeniden
      yüreğim, o eski aşk kalesi
      yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden


      Dönüp ardıma bakıyorum
      Yoksun sen
      Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.


Murathan Mungan- Yalnız Bir Opera 


5 Ekim 2013 Cumartesi





Sonbahar trendleri ve ilk akla gelenler:

Sarı yapraklar, hüzünlü müzikler, ince ceketler, deri montlar, ekoseli renk renk paltolar, fularlar, romantik komedi ya da aşk filmleri, sıcak bir fincan adaçayı.. 




Her yer aşk acısı herkes yalnız aşık!
Ne çok aşk acısı çeken varmış arkadaş! nereye baksam ya aşk acısı sözleri ya da eski sevgiliye bir laf sokma çabaları bir göndermeler falan.. Bi gidin allasen ya hiç çekilmiyorsunuz.. Cık cık cık!




İlişkini nasıl alırsın, Cıvık -Katı?
Çok sevdiğim bir arkadaşımla konuştum geçenlerde. Hiç sevmediğim bir sevgilisi vardı, ayrılıktan bahsederken "sevdi, sövdü, bitti.." diyordu.. Birbirine saygının kalmadığı cıvık ilişkilerde kaçınılmaz son sanırım bu. Bir de iki tarafın da odun olduğu ilişkiler var ki Allah düşmanımın başına vermesin..



Hop dedik !
Sonbahar dedik bağrımıza bastık; sonbahar görünümlü kış çıktı bildiğin.. 



Yılın İşkencesi: Sıcacık yataktan çıkmak
Yatak ve erken kalkmak! Kış mevsiminin en zor tarafı da gelip çatıyor yavaştan.. Hadi hepimize hayırlı uğurlu olsun..











2 Eylül 2013 Pazartesi





Sokaklarda oynayan son nesil olarak bizim çocukluğumuz da böyle geçti.. En güzeli de bizimkiydi zaten..






28 Temmuz 2013 Pazar

Pek yazamadım son zamanlar, blog falan görmedi gözüm, kendini görebildin mi diye sor ama önce..

Çok yoğun bir tempoda devam ediyor hayat benim için, şikayet ettiğime bakma sevgili okuyucu! Yavaş yavaş yaşamak ölmeye benzer, ölü gibi yürümektense diri gibi koşmayı tercih ederim .. :)

Şimdilik ve bir süre daha affına sığınıyorum çünkü yeniyim bu şehirde daha alışamadım, ısınamadım ve zor yaşamak herkesin gelirken umutlarından valizler yaptığı bu altın kafeste.

Durum bu çok sayın ve sevgili okuyucu unutulduğunu sanma, aklımdasın ;) Yanaklarından mıncırmayı da ihmal etmiyorum :) özlemişim bea!


=)


27 Haziran 2013 Perşembe


'Nefret ve pişmanlık sadece zaman kaybıdır' der Madonna. Hiç pişman olmadım Allah da yaşatmasın diyelim.. Ama nefret konusunda benim gibi uzuun süreler dahi kin tutabilen biri için bile çok doğru.. Buna vaktimiz olmamalı diyorum ama gene de affedemiyorum lan! Olmuyor bir türlü.. 


Neyse bu özlü sözler bana göre değilmiş demek, bu konuyu geçelim :)





Kafam karıştı ya, ne diyecektim ben? He şeyy diyorum birlikte saçmalayalım istiyorum, çok mu? :)


Daha tatil modundan çıkamadım.. Şimdilik idare et en sevgili okuyucu, hadi baş baş :)







=)



24 Haziran 2013 Pazartesi





Bir süre ihmal ettim seni sevgili okuyucu farkındayım.. Ama bir güzel de tatil yaptım; gezdim, tozdum, eğlendim, dinlendim.. Ve çookk güzeldii.. :) Bol bol kafa dağıttım, sıkıntılarımı döktüm suya taş atar gibi, dertlerimi şu plajdaki kum gibi denize üfledim, savruldu..


Ama yine de kafamda deli sorular..  

Mesela Göcek nasıl bu kadar güzel olabiliyor, Marmaris neden bu kadar kalabalık, oralar dahi cennet gibi gelebiliyorsa insana cennette daha neler olabilir ve İzmir neden sıcaktan bunaltma konusunda Muğla ile yarışıyor? :)


Ve ben niye insanları anlayamıyorum, ben mi anlaşılmazım onlar mı? 


Bunları çözdüğümde ya da en azından bir çözüm önerisi bulduğumda gene görüşelim sayın ve çok sevgili okuyucu.. Şimdi ben biraz daha tatil yapayım, olmaz mı? :)






3 Haziran 2013 Pazartesi


İş artık 3-5 ağaçtan çıkmadı mı ? Hiçbir siyasi partiyi desteklemeyen insanlar bu insanlar; sadece insan, sadece halk.. 





















Görsel alıntı buradan


20 Mayıs 2013 Pazartesi





Cık cık cık!  

Çok kıskanıyorum :)





Görsel alıntı şuradan

13 Mayıs 2013 Pazartesi



Yok saçların çok parlıyor, çok sağlıklı, uzun, gür bilmemne diye bana övgüler yağdırarak başımı arşa değdiren; burnumu Everest'e çıkaran çok sevgili arkadaşceizlerime teşekkürlerimi iletip şampuan sırrımı söylüyorum :) Sebamed!


Şaka bir yana ben arkadaşımın tavsiyesiyle kullanmaya başladım ancak çok memnun kaldım. Özellikle yıpranmış saçlar için onarım şampuanı çok işe yarıyor. 


Saç derisine zarar vermeyen ve cildin asit dengesini koruyan 5.5 ph seviyesi, alkali veya sabun içermemesi, etkisini hemen göstermesi gibi faktörler de bunda etkili oldu. Abuk sabuk bir ton kimyasal içeren ve saça iyi geldiğini iddia edip de tam tersini yapan şampuanlara oranla bin kat daha iyi..



Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.







Evet hala yaşıyorum.. 10 gün olmuş lan dedim geçen kendi kendime, biliyorum ihmal ettim..


Ama boş da durmadım. Kısa süreli bir İstanbul turu yaptım, çok uzun zamandır görmediğim lise arkadaşımı gördüm, saçma sapan maceralara atıldım.. Tamam yavaş yavaş anlatıcam :) Önce uçan spagetti canavarından başlayalım diğerleri de sırayla..



Uçan spagetti canavarı!

Geçenlerde biriyle tanıştım ve maceraperestliğine hayran kaldım.. Bütün Ege bisiklet üzerinde cebinde beş kuruş para olmadan dolaşılır mı bea? dedirtti bana kendisi çünkü! Buraya kadar iyi hoştu da inancı beni şoktan şoka soktu. Tabi başka dinden olanlara saygım sonsuz, hristiyan olur, musevi olur, ateşperest olur, ateist olur -ki öyle de zaten- ama uçan spagetti canavarı ne arkadaş ya!!


Ateistlerin kimliğinde ateist yazılmıyormuş da ona tepki olarak böyle bir din icat etmişler de bilmemne de... Ya hiç mi işiniz gücünüz yok başka. Madem bilimin gücüne inanıyorsun git bilimle uğraş, ölümsüzlüğün sırrını bul, robotlar yap ya da ne bileyim git insan kopyala. Uçan spagetti canavarı da neymiş arkadaş! 


Efendime söyleyeyim kitapları varmış, dini açıdan nasıl musevilerin kipası falan varsa onlar da kafasına makarna süzgeci takarak onu dini bir simge olarak kullanıyorlarmış, ibadetleri iki türlüymüş: biri makarna yemek diğeri bira içmek. Ohh valla inancın bile kolayını bulmuşlar, ibadeti bile yiyerek içerek yapıyorlar..




Bu da kafasında makarna süzgeciyle, bu kutsal inancın(!) bir üyesi, 














Şaka gibi.. 



Son olarak ünlü bir düşünürün söylediği güzel bir söz geldi aklıma.. "Düşmekte olan bir uçakta hiç ateist bulamazsın!" 


=)






3 Mayıs 2013 Cuma







Bir gün hepimizin karşısına böyle diyebileceği birinin çıkması dileğiyle..








1 Mayıs 2013 Çarşamba


10. Gökhan Tepe - Tanrım Dert Vermesin

9. Murat Dalkılıç - Bir Hayli

8. Gökhan Özen - Budala

7. Mustafa Ceceli - Aman

6.Yalın - Keyfi Yolunda, Aşkı Sonunda

5.Sertab Erener - İyileşiyorum

4. Gökhan Türkmen - Aşk Lazım

3. Kolpa- Nasıl Öğrendin Unutmayı

2. Ali Atay - Yokluğunda


1.Gripin - Aşk Nereden Nereye

Bu ara en çok dinlediğim şarkı, işte bu da sözleri;

Bu ilk defa değil ki
Kimselere inanmadım
Yalanlar söylemeye başladığım günden beri
Bu ilk defa
Cesaretimi topladım, gururumu ezdim geçtim
Bir zeybek gibi dimdik dikildim tam karşında
Son bir defa

Bugün fal bakmayı öğrendim
Elini tutabilmek için son bir defa
Boynuna sarılıp gitsem
Huzuru koklasam Ege’de

Aşk nerden nereye?
Soldan sağa dört harf ölüm
Yazılmamış beş harf hayat
Aşk nerden nereye?
Bu ilk defa değil ki
Kimselere inanmadım
Yalanlar söylemeye başladığım günden beri
Bu ilk defa

Körfez’e döndüm yüzümü bir zeybek gibi dimdik
Yalnızlıklardan ördüğüm duvarları yıkmak için
Sonsuza kadar




 =)






28 Nisan 2013 Pazar








Amiinn..


Hem de en büyüğünden Amiiiinnnn.. :)





26 Nisan 2013 Cuma

































=)




14 Nisan 2013 Pazar






Vee 100. post :)



Öhöm öhöm 100. post nedeniyle hazırladığım konuşmamı size takdim etmekten mutluluk duyarım diye iğrenç veya sıkıcı bir konuşma yapmayacağım çok sevgili okuyucu korkma.. :) 


Bahar yorgunluğu
Alah'ıım sanki bütün kemiklerimi kırmışlar da sırf kötü görünmesin diye alçıya almamışlar gibi bir his var kaç gündür üzerimde.  Günün 20 saati sırtımda taş taşıyormuş gibi bir ağırlık, dünyanın anlamını bulmuş da bu muymuşş? diye bir de beğenememiş gibi bir isteksizlik, bıkkınlık, hayal kırıklığı.. Bitsin artık şu bahar yorgunluğu mu yoksa benim ruh halim mi artık her neyse..


Yaz geliyo lan!
Herkesin dilinde eyvah yaz geliyor, kiloları napcaz? lafı, artık sakız olmuş dilimizde.. Normalde hiç kimsenin hiç fazla kilosu yoktu da kışın oldu onlar ve herkes ilkbaharda her sene 10'ar kilo veriyor da öyle giriyor yaza..


Küçük şeylerle mutlu ol!
Ota çöpe mutlu olan insanlara hastayım yeminlen. Yok çiçek görür Polyanna'ya bağlanır, yok birini görür sevgi pıtırcığı olur.. Hiç böyle olmadım ben ya; illa da bir güzel haber, gerçek bir dost, iyi bir olay lazım mutlu olmam için; aşağısı kurtarmıyo abla!!


O değil de ne bu çeşitlilik
Sokakta askılıyla gezeni mi ararsın yoksa kıştan kalma kabanlarla, montlarla dışarı çıkanları mı.. Havalardaki bu dengesizlik tabi insanları da etkiliyor, bi soğuk bi sıcak bir karar verse ya şu bahar da geldi mi gelecek mi! O değil de bu aralar mutluluk sebebim: yazlıkları çıkarma vakti geliyooor; gelsin ince bluzlar, şortlar.. :)



Unutmadan,
Deli cesaretiyle başladığım bu yolculukta bana eşlik eden ve yanaklarından mıncırmama dahi ses etmeyen herkese teşekkür ediyorum.. 



:)


Bi bana baksana!!

Bu sitede yer alan tüm yazı ve içerik gerberaa.blogspot.com adresine aittir. İzin alınmadan veya şu siteden alınmıştır şeklinde isim belirtmeden alıntı yapılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Haklara Tecavüzün Önlenmesi başlıklı 81.maddesine göre suçtur. Sonra ‘vay efendim bilmiyordum, düşünemedim’ deme! Bağlantı koy şurdan alıntıdır diye ciğerimi ye, beni de psikopata bağlatma ama dmi? J

© 2011 gerberaa, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena