İki günde bitirdiğim, çoğu yerinde
sesli güldüğüm ve yine çoğu yerinde de içimi acıtan ender kitaplardan..
Ünlü bir blog yazarı olan Pucca'nın üniversite hayatı
ve “Ayaklarına kadar uzanan simsiyah montu ile Kenan
İmirzalıoğlu'nun içerisine bisiklet pompasıyla hava basmışlar gibi duruyordu” diye
tanımladığı Ankaralı'yla olan ilişkisini anlatan güzel bir kitap.
Üniversiteyi kazanarak Ankara'ya gelen bir genç kızın
yaşadığı ilginç olaylar, başına gelenler, çocukça masumiyeti ve boyundan büyük
4 yıl süren inişli çıkışlı aşk hikayesi..
Ben bir solukta okudum; ama bütün seriyi okuyanlar ilk
iki kitaba göre daha durağan olduğunu söylüyor. Eğer bu kitap için durağan
dedilerse -ki benim için son derece akıcıydı- ilk iki kitabı delicesine merak
ediyorum şu an.
Ben direk üçüncü kitaptan başladım; tabi o da tesadüf
eseri.. D&R' da gezinirken gözüm bu kitaba takıldı; biraz içeriğine baktım
birkaç paragraf okudum almaya cesaret edemedim; her D&R' a
geldiğimde, geldim gittim baktım, geldim gittim baktım.. En sonunda
arkadaşım halime acımış olacak ki bana bu kitabı hediye etme ihtiyacı
duydu :) Tabi bunda aynamı kırdığı için bu hatasını telafi etme çabasının veya
suçluluk duygusunun da etkili olduğunu söyleyebilirim..:)
Lafı daha fazla uzatarak vıdı vıdı etmeyim, bu kadar
ön bilgi yeter sanırım.. Daha fazlasını kitaba saklayın diyorum ve son olarak
fikir edinmek için size kitaptan birkaç kesit;
Tartışırken 'seviyene inemem'
diyorsam bunun anlamı, 'söyleyecek bir şey bulamadım,
sanırım beni döveceksin
ben kaçıyorum, annenlere selam'
Sanırım ben o kendi kedini gaza getiren insanlardanım, yani ortada fol yok yumurta yokken ben kendime omlet yapmaya çalışıyorum..
Dünyadaki en büyük heyecanlardan, bangee jumping'den, ejderhaların seni kovalamasından, İkinci Dünya Savaşı'ndan, hırsızlık yapmaktan, karanlıkta tuvalete gitmekten daha adrenalinli bir şey varsa o da sevgilinin telefonunu kurcalamaktır.
Sevgiliyi gördüğünde içinde olan o
tuhaf heyecan 'bunu ona anlatmalıyım' paniği, ayrılınca yerini 'geldi yine
tipini siktiğim'e bırakıyor...
Arkadaşların, ailen hatta tüm dünya
birleşse 'bu adam sana göre değil' dese o adama daha da yapışırsın. Ama falcı
dediyse o adam artık bitmiştir...
'Senin için her şeyi yaparım' ile
'Ben sana ne yaptım ya, bizi bu hale getirdin!' arasında geçen zaman dilimine
ilişki denilir, maalesef..
Ve "Eski
sevgiliye dönmek, ev tişörtüyle dışarıya çıkmak gibi. Rahat, bildik ama özel
değil. Hep bir huzursuzluk, keşke giymeseydim hissi..." diyor Pucca, ne kadar haklı..
Bu kadar tüyo yeter diyorum ve her zamanki gibi geleneğe uyarak yanaklarınızdan da mıncırmayı ihmal etmiyorum..
Not: Küfürlü konuşmaları sevmeyenler için kötü haber: kahramanımız Pucca'nın dilinin ayarı yok! :) (Pucca'nın küfür haznesi beni şoktan şoka soktu.. Başlangıçta ben de pek küfür sevmeyen biri olarak epey yadırgadım ama okudukça bunu açık sözlülüğüne bağladım ya da bağlamak istedim..)
Dip Not: Bu da erkekler için: Kitapta kadınların erkeklere olan bakış açısı, olayları algılama ve değerlendirme mevzuları -e kitabın yazarı da bir kadın olduğu için- tamamen bir kadın gözüyle yazılmış, haberiniz ola..
http://zeynepinbeyni.blogspot.com/2012/11/pucca-gunluk-2-ve-geri-kalan-her-sey.html
YanıtlaSil